1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İdeoloji yerine samimiyet

Alexander Freund / DW24 Kasım 2005

BM Genel Sekreterliği’ne bağlı Uluslararası Göç Komisyonu dün dünya genelindeki göçün durumuna ilişkin çarpıcı bir rapor sundu. Rapora göre, göçmenlerin sayısı son 30 yılda 75 milyondan 200 milyona çıktı. DW’den Alexander Freund, Avrupa’daki göç olgusunu değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/AZsO

“Avrupa’da göç denince, iki farklı kanat arasındaki sınır daha da belirginleşiyor. Almanya gibi sanayileşmiş ülkelerde sağ kesim, ülkenin göçmen alma kapasitesinin dolduğunu, sol kesim ise çokkültürlü toplumun büyük artıları olduğunu savunuyor. Bu savların ikisi de yanlış.

Göç sorunlarını çözebilmek için ideolojilere değil, samimiyete ihtiyaç var. Uluslararası Göç Komisyonu’nun tespitlerinden bu samimiyet okunuyor. Komisyon, göçmenlerin çoğunun mülteci olmadığına, başka bir yerde daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak amacıyla ülke değiştirdiklerine dikkat çekiyor. Sağ kesime göre, bu kişiler, ekonomik fayda sağlamak için göç eden mülteciler.

Diğer yandan, Almanya gibi pek çok Batılı ülkenin demografik gelişimi, göç almayı zorunlu kılıyor. Doğum oranlarının düşmesi, buna karşın ortalama ömrün giderek uzaması sebebiyle sosyal güvenlik sisteminin çökme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu sağ kesim bile anladı. Ama göç, göçmenlerin topluma uyumu sağlanırsa hedefine ulaşır. Hedef, çokkültürlü bir toplumda yan yana değil, uyum içinde birlikte yaşama olmalıdır.

Bunun, göçmenler gibi yerlileri de ilgilendirip ilgilendirmediği sorusu, geçerliliğini yitirdi. Şimdi geçerli olan soru, karşılıklı uyumun nasıl sağlanacağı. Yerli halkın göçmenlere sadece hoşgörü göstermesi yetmez, geleceğe dönük gerçek bir perspektif sunması da gerekir. Göçmenlerin ihtiyacı olan sadece oturma izni değil, toplumun eşit haklara sahip bir üyesi olarak tanınır hale gelmek. Bu alana, başta gençlerin eğitimi olmak üzere, çok yatırım yapmak gerekiyor.

Samimi bir uyum politikasının başarılı olabilmesi için göçmenlerin, bu toplumun birer parçası olmayı kararlı biçimde istemesi gerekiyor. Bu niyet, sadece dile hakimiyet değil, aynı zamanda toplumun temel değerlerini benimseme şeklinde gerçeğe dönüşebilir.

BM’ye bağlı Uluslararası Göç Komisyonu’nun raporu, ideolojik birtakım çağrılar da içeriyor. Raporun pek çok bölümünde göçmenlerin sahip olduğu potansiyelden bahsediliyor. Göçmenlerin geldikleri ülkeye dönmeleri halinde, bilgi birikimi ve demokrasi tecrübesini de beraberlerinde götürdüğü kaydediliyor.Yurtdışı tecrübesinin de demokratik ülke yönetimi ve işleyen bir sivil toplumun oluşmasına katkı sağlayacağı savunuluyor. Ama bu mantıkta bir düşünce hatası gizli. O da göçmenlerin çoğunun, terk ettikleri ülkelere geri dönmeyerek, göç ettikleri yerlerde kendi vatanlarını oluşturması.

Tabii ki bazı göçmenler, eski ve yeni vatanları arasında köprü işlevi görüyor. Ama önemli olan, insanlara gerçek vatanlarında bir perspektif sunabilmek. Çünkü, ancak bu sayede kalifiye genç beyinlerin kendi ülkelerine sırtını dönmesi önlenebilir. Bunun için ise Avrupa kıtasını kapsayan, hatta BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın dediği gibi, küresel çözümler geliştirmek gerekiyor.”