1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Der Export zieht Deutschland in die Rezession - und wieder heraus

21 Ekim 2009

Dünya ihracat şampiyonu Almanya son büyük krizde bu özelliğinin kurbanı oldu ve ağır bir krize sürüklendi. Hiçbir Avrupa ülkesi, dış pazarlardan gelen talebe Almanya kadar bağımlı değil.

https://p.dw.com/p/KBky
Fotoğraf: DW Montage picture-alliance / dpa

2002 yılında dünya ihracat birinciliğine yükselen Almanya sadece 2008 yılında bütün dünyaya yaklaşık bir trilyon Euro’luk ihracat yaptı. Ekonomik bakımdan faal nüfusun dörtte biri ihracata çalışıyor. Ticaretten kazanılan her üç Euro’dan biri ihraç mallarından sağlanıyor. Almanya, makine, kimyevi ürünler ve otomobilleriyle ‘küresel oyuncular’ listesinin ilk sırasına yükseldi. Bielefeld Üniversitesi profesörlerinden Werner Abelshauser, Almanya’nın ihracattaki başarısını dev şirketler kadar orta ölçekli işletmelere de borçlu olduğunu söylüyor:

“50 kadar işçi çalıştıran orta ölçekli işletmeler bile parasının çoğunu dışarıda kazanıyor. Hem de çok uzun zamandır. Geçmişten gelen üretim kültürümüzü değiştirmek o kadar kolay değil. Bütün dünyada alıcı bulan makine, kimyevi maddeler ve elektroteknik, en güçlü olduğumuz branşlar.”


Morgenthau Planı felaket olurdu

Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızla toparlanarak dünyanın en büyük ihracatçı ülkeleri arasına girdi. Bunun tam tersi de olabilir de. 1944 yılında, yani dana savaş sona ermeden, zamanın Amerikan Maliye Bakanı’nın adını taşıyan ve Almanya’nın geleceğini çizen Morgenthau Planı hazırlanmıştı. Bu plana göre, ayakta kalan sanayi tesisleri de sökülerek Almanya bir tarım ülkesine dönüştürülecekti. Ama Amerikan Dışişleri ve Harp Bakanlığı bu planı ret ederek yerine Dışişleri Bakanı George Marshall’ın adını taşıyan planı devreye soktu. Profesör Abelshauser Marshall planı sayesinde Almanya gibi bütün Avrupa’nın da kısa sürede ekonomik bakımdan toparlandığını hatırlatıyor:

“Morgenthau Planı’nın kabul edilmesi Almanya’nın kâbusu olurdu. Plan Allah’tan 1947 yılında arşive kaldırıldı ve 1950’li yılların başlarında, hür dünya ticaretinin de temelini atan Marshall Planı devreye girdi. Açılan pazarlarda Almanya, otomobilleriyle, makineleriyle, kimyevi maddeleriyle rekabet edebildi ve rekabet gücü sayesinde ihracatçı ülke sıfatını hak etti.”


Bretton Woods anlaşmasının etkisi

Siyasi uygulamalar da ihracata yaradı. Savaştan sonra imzalanan Bretton Woods anlaşmasıyla Alman Mark’ı sabit kurla Amerikan Doları’na endekslendi. Bu yeni para sistemi, Alman ürünlerinin bütün dünyada aranır olmasına rağmen Mark’ın dış değerinin düşük kalmasını sağladı. Dalgalı kur uygulansaydı, Alman ürünlerinin dünya pazarlarındaki fiyatı artardı. 20. yüzyılın ikinci yarısında kimya ve çelik endüstrileriyle madencilik branşının devlet tarafından teşvik edilmesi de, ekonomik mucize yıllarında ihracatın dörde katlanmasını ve ticaret fazlası sayesinde döviz rezervinin artmasını sağladı.

Dış ticaret fazlasının tehlikesi

Bielefeld Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Werner Abelshauser, günümüze kadar devam eden dış ticaret fazlasının ekonomik daralma dönemlerinde tehlikeli olabileceğini belirtiyor:

“Problem, ihracatçı ülke olmamızdan değil, ticaret fazlacısı ülke olmamızdan kaynaklanıyor. Neticede ticari ortaklarımızı sömürmüş oluyoruz. Çünkü bizim fazlamız, onların açığı oluyor. Dünya ticaretindeki dengelerin bu şekilde bozulması ekonomik krizlere yol açabilir. Bu nedenle ticaret fazlamızı asgariye indirmek, yani ödemeler dengemizle dış ticaret bilançomuzu dengeye kavuşturmak için ithalatı arttırmamız gerekir.”

Küresel mali ve ekonomik kriz yüzünden ihracatın çökmesi Almanya’yı ağır resesyona sürüklemişti. Ama son aylarda kaydedilen dezavantajın Alman şirketleri tarafından avantaja dönüştürülebileceği anlaşılıyor. Çünkü bütün dünyada otomobil ve üretim tesislerine talebin yeniden artmaya başlamasından Alman şirketleri ortalamanın üzerinde yarar sağlıyor.


Monika Lohmüller / Ahmet Günaltay

Editör: Nihat Halıcı