1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İkinci İntifada'dan beş yıl sonra...

Peter Phillip / DW28 Eylül 2005

Beş yıl önce bugün, Ariel Şaron’un Harem-üş Şerif’i ziyareti Orta Doğu’yu yeniden kana bulayan olayları tetikliyordu. Yahudiler ve Müslümanlar için kutsal olan bu mekana Şaron’un ziyareti, İkinci Filistin İntifadası’nın da başlangıcı olarak kabul ediliyor. DW’den Peter Philipp, İkinci İntifada’nın beş yılını değerlendirdiği yorumunda, şu an barışa beş yıl öncesinden daha uzak olunduğu görüşünü savunuyor.

https://p.dw.com/p/AZtS

“Konvansiyonel savaşlardan farklı olarak halk ayaklanmalarında savaş ilanı yoktur. Ne başlangıcı ne de sonu ilan edilir. 2000 yılı sonbaharında başlayan El Aksa İntifadası’na neyin yol açtığı da işte bu nedenle hala tartışmalı. Bu yıl, Mart ayından bu yana kırılgan da olsa bir ateşkes yürürlükte olmasına rağmen, Gazze Şeridi’ndeki son olaylar düşmanlıkların bir yana bırakılmadığını gösteriyor.

Tüm bu belirsizliklere rağmen, 28 Eylül 2000 tarihinde yaşananlar, İkinci Filistin İntifadası’nın patlak vermesine yol açan olay olarak tanımlanıyor. Dönemin milliyetçi muhalefet lideri Ariel Şaron, Doğu Kudüs’te hem Yahudiler hem de Müslümanlar için kutsal olan Harem-üş Şerif’i ziyaret etti.

Müslümanlar’ın ilk kıblesi olan bölge, Mekke ve Medine’nin ardından İslam’ın üçüncü kutsal mekanı konumunda. Yahudiler ise buradaki Tapınak Tepesi’nde bir zamanlar Süleyman Mabedi’nin bulunduğu inancıyla bölgeyi sahipleniyor. Aşırı dinci Yahudiler, buradaki El Aksa Camii’nden uzak dururken milliyetçi Yahudiler sıkça buraya gidiyor ve hatta aşırı milliyetçiler Yahudi tapınağının buraya yeniden inşa edilmesinin hayalini kuruyor.

Şaron bu aşırı milliyetçiler arasında değil. Ama 2000 yılında El Aksa Camii’ne yaptığı ziyaret Filistinliler’i kışkırttı, İsrail’in burayı ele geçirmek istediği endişesine yol açtı. İşgal altındaki Filistin bölgelerinde çok sayıda kişinin öldüğü ve yaralandığı ağır silahlı çatışmalar patlak verdi. Çığ gibi büyüyen çatışmalar bugüne kadar 3500 Filistinli ile 1500 İsrailli’nin yaşamına mal oldu, onbinlerce kişi yaralandı.

Uluslararası bir komisyon, El Aksa ziyaretinin, İntifada’nın asıl nedeni olmadığını ortaya koydu gerçi. Ama bu kimsenin umurunda değil. O dönemde Şaron’un Harem-üş Şerif ziyareti dışında başka gerçekler de vardı. Birkaç yıl önce Oslo’da başlatılan barış süreci çıkmaza girmiş, daha birkaç hafta öncesinde ABD’nin barış sürecinde yeni bir başlangıç yapma girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Hem dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak, hem de Filistin lideri Yaser Arafat esneklik göstermemişti. Arafat muhtemelen sonuca ulaşmak için tek yolun İsrail’e baskıyı artırmak olduğunu düşünüyordu. Ama bu düşüncenin sonuçları kötü oldu. Çünkü Oslo anlaşmalarından çıkan temel düşünce, şiddetle barışa ulaşılamayacağı idi. Yaşanan olaylar bu düşünceyi doğruladı. Ama iş işten geçmişti. Söz sahibi olan, radikallerdi ve çatışmalarla ilgisi olmayanlar da giderek radikallerin tarafına itildi.

Beş yıl sonra bölge bir enkaz yığını ile karşı karşıya, her iki taraf da yaralarını sarmaya çalışıyor. Ama yaşananlardan bir ders çıkardılar mı, bilinmez. Her halükarda şu an Oslo’dan bu yana barıştan en uzak olunan dönem yaşanıyor. Karşılıklı güvensizlik ve nefret beş yıl öncesinden çok daha büyük. El Aksa İntifadası ile başlayan noktaya geri dönülebilmesi için bile daha uzun zamana ihtiyaç var.“