1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İklim Zirvesi umutsuz başladı

5 Aralık 2011

BM İklim Konferansı Güney Afrika’nın Durban kentinde başladı. Ancak iklim değişikliğinin getirdiği tüm tehlikelere rağmen konunun ulusal çıkarların gerisinde kalması zirveden beklentileri düşürüyor.

https://p.dw.com/p/13NAl
Fotoğraf: dapd

Durban'da 194 ülkenin temsilcileri 5 Aralık’tan itibaren iki hafta boyunca küresel ısınma ile mücadelenin yollarını görüşüp 2012 yılında süresi sona erecek Kyoto Protokolü’nün geleceğini masaya yatıracak.

Zirveye iyimser bakanlar, Kyoto Protokolü’nün yenilenmesi için bir yol haritası oluşturulacağını umuyor. En önemli beklenti, AB ve diğer gelişmiş ülkelerin iklimle ilgili taahhütlerini sürdürmesi, üçüncü dünya ülkelerine iklim değişikliği ile mücadele için para yardımı yapılması ve 2015 yılından sonra ikinci bir Kyoto protokolünün imzalanması.

"B planı yok"

Zirveden umutlu olanlardan biri de BM İklim Sekretaryası Başkanı Christiana Figueres. Figueres, Kyoto Protokolü'nde imzası bulunan ülkelerin önümüzdeki hafta sonuna kadar Kyoto'nun yerini alacak yeni bir protokol ve bu süreçte ek taahhütler üzerinde uzlaşacaklarını umuyor.

Südafrika Klimakonferenz 2011 Windspiel
Durban kenti zirve nedeniyle renkli görüntülere de sahne oluyorFotoğraf: picture-alliance/dpa

“İnsanlığın geleceği risk altında” diye konuşan Kolombiyalı diplomat, iklim değişikliği ile mücadelede bir B planı bulunmadığı gibi Dünya’nın yerini dolduracak bir B gezegeninin de olmadığını söyledi.

"Beklentiler düşürülmeli"

Ancak birçok kişi BM İklim Konferası’ndan beklentilerini düşük tutuyor. Bunlardan biri de Almanya Başbakanı Angela Merkel. Merkel, hafta sonu yayınladığı haftalık video mesajında ‘’beklentilerin biraz aşağı çekilmesi gerektiğini” belirtti.

Bununla birlikte dünyada en fazla karbondioksit salınımına neden olan ülke Çin’in, zirvede uzlaşmacı sinyaller vermesi yüreklere su serpti. Çin heyetinin başmüzakerecisi Şie Zhenhua, Pekin’in uluslararası bağlayıcılığı olan bir iklim anlaşmasına prensipte hazır olduğunu söyledi.

Çin yönetimi karbondioksit emisyonundan tasarruf etmeyi hedefleyen Kyoto Protokolü’nü, hızlı ekonomik büyüme zarureti gerekçesiyle imzalamamıştı.

Çin'den koşullu yeşil ışık

Ancak Çin 2020 yılı sonrasını hedefleyen bir uluslararası iklim anlaşması için bazı şartlar öne sürüyor. Bunlar arasında sanayi ülkelerinin bugüne kadar hedefledikleri iklim koruma hedeflerine ulaşmış olması gerekliliği de bulunuyor. Çin ayrıca üçüncü dünya ülkelerine, iklim değişiklikliğinin sonuçları ile mücadelede edebilmeleri için malî yardım yapılmasını da şart koşuyor.

Südafrika Klimakonferenz 2011 Demonstranten
Zirve başlarken çevreciler de boş durmadıFotoğraf: picture-alliance/dpa

Kyoto Protokolü’ne eleştirel yaklaşan ülkelerin sayısı giderek artıyor. Rusya ve Japonya, yeni protokolü tüm sanayileşmiş ve kalkınmanın eşiğindeki ülkelerin imzalamaması durumunda Kyoto'dan çekileceklerini açıkça dile getirdi. Kanada bir adım daha ileri giderek şimdiden protokolü feshedeceğini açıkladı.

ABD ise 2020 yılından önce uluslararası bağlayıcılığı olan bir anlaşmaya sıcak bakmıyor. Hindistan da böyle bir anlaşmaya çekimser yaklaşan ülkelerden biri. Bir yıl önce Meksika’nın Cancun kentinde kararlaştırılan, küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutma hedefi, artan karbondioksit emisyonu nedeniyle göze giderek daha az gerçekçi görünüyor.

"Süreç baltalanıyor"

Birçok uzman ve çevreci ise 'blokajcı' ülkelere öfkeli. Kimileri açıkça ABD’yi süreci baltalamakla suçluyor. “German Watch” adlı çevre örgütünün Başkanı Christoph Bals, “Kimileri burada sorumsuzluk organizatörü rolünü oynuyor” diye şikayet ediyor ve sadece Washington'ın değil, Moskova ve Ottawa hükümetlerinin de iklim koruma sürecini kasıtlı olarak baltalamak ister gibi bir izlenim yarattığı eleştirisinde bulunuyor.

Çevre, malî krizin gölgesinde

Bütün bu gelişmeler ışığında zirvede, Kyoto sürecinin sadece AB ülkeleri ile Avustralya, İsviçre ve Norveç gibi birkaç ülkenin katılımı ile sınırlı kalacağı tahmin ediliyor.

Ancak zaten bu ülkelerde, insanlar vasıtasıyla ortaya çıkan karbondioksit emisyonu, tüm dünya genelinin sadece yüzde 15’ine denk geliyor. Kaldı ki AB de karbondioksit salınımını azaltma yönünde yeni taahhütlere girmek için diğer ülkelerin de katılımını şart koşuyor.

Christiana Figueres
BM İklim Sekreteryası Başkanı Christiana FigueresFotoğraf: picture alliance / dpa

Karbondioksit salınımında rekor

Ülkeler arasındaki pazarlıklar bir yana, iklim değişikliği tüm hızıyla sürüyor. 2010 yılında karbondioksit salınımı rekor düzeye ulaştı. “Nature Climate Change” dergisinde yer alan uluslararası bir araştırmanın sonuçlarına göre, 2008 ve 2009 yıllarında yaşanan küresel malî kriz, karbondioksit emisyonunun azalmasına sebep olmuşken, bu oran 2010 yılında yüzde 5,9 dolayında artış gösterdi. Araştırmacılara göre 2010 yılında havaya 10 milyar tondan fazla karbondioksit salındı.

Durban’daki tüm katılımcılar, küresel malî krizin birçok kişiyi iklimden daha çok meşgul ettiğinin bilincinde. İklim zirvesinin ev sahibi Güney Afrika'dan finans enstitüsü BP Bernstein’in Direktörü Makwe Masilela “Çevreyi kurtarmak ne kadar önemli olursa olsun, dünya ekonomisinin kurtarılmasının daha acil ve önemli olduğu açık” diye konuşuyor. “Time” dergisinden Amerikalı köşe yazarı Brian Walsh ise zirveye ilişkin olarak "Tüm dünyada geçerli bir iklim anlaşması hayali gerçek olamayacak" ifadesini kullanıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir (DW,dpa,epd)

Editör: Beklan Kulaksızoğlu