1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irak'ta umut ve terör arasında

Peter Phillip / DW28 Haziran 2005

Irak’ın yönetimi, bundan tam bir yıl önce, 28 Haziran 2004’te ABD tarafından yerli geçici hükümetine devredildi. Ancak demokratikleşme ve istikrar adına atılan bu önemli adıma rağmen, Irak’ta özellikle güvenlik konusundaki sıkıntılar devam ediyor. DW’den Peter Philipp’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZvj

“Irak Başbakanı İbrahim Caferi, en geç iki yıl içinde Irak’ta sükunet ve düzenin yanı sıra asayişin de sağlanacağı konusunda emin olduğunu dile getiriyor. Bunu da ABD’nin desteğiyle değil kendi güçleriyle başaracaklarının altını çiziyor. Ancak ABD’nin, ülkedeki yönetimi Iraklılar’a devredilişinin birinci yıldönümünde gelinen noktaya bakılırsa, durum pek de iç açıcı görünmüyor.

Irak, belki de ülke tarihindeki en kanlı dönemlerinden birini yaşıyor. Meydana gelen saldırılarda hergün düzinelerce insan ölüyor; yaralı sayısının ise haddi hesabı belli değil. Zaman zaman teröristlere ait cephanelik ya da gizli sığınaklar ortaya çıkarılıyor ya da birkaç rehinenin serbest kalması sağlanıyor. Ancak genel manzarayla mukayese edildiğinde bu başarılar deryada bir damladan ibaret kalıyor. Arap medyasının bile artık “direnişçi“ yerine “terörist“ olarak nitelendirdiği bu militanların gücünde ise en ufak bir azalma gözlenmiyor.

Elbetteki bu, belirli bir emir-komuta zincirinin geçerli olduğu düzenli bir güç değil. Hele hele “devlete paralel bir güçten“ ya da “devlet içinde devlet“ olgusundan bahsetmek kesinlikle mümkün değil. Ancak yönetimin Iraklılar’a devredilmesinin üzerinden geçen bir yılda, merkezî hükümetin nüfuz alanının daraldığı da bir gerçek. Belki de şimdiye kadar bu güçle başedilememesinin esas nedeni, şiddetin kaynağının kesin bir tanımının yapılamaması.

Yine de son 12 aydaki tüyler ürpeten tabloya bakıp tümüyle karamsarlığa kapılmak doğru değil. Irak’ta bu süre zarfından önemli ve olumlu adımlar da atıldı: Ülkede artık ticaret yapmak mümkün, toplumsal alanda hızlı bir değişim söz konusu, yeni ve hür basın-yayın kuruluşları faaliyete geçti. Herşeyden önemlisi, tüm engellemelere rağmen ve gecikmeleri de olsa hür ve demokratik seçimler yapıldı. Oluşturulan geçici dönem parlamentosu bünyesinden yeni bir hükümet ve devlet başkanı seçildi. Gerçi bugünkü kabinede ABD ile sıkı bağları olan bazı isimler de var. Ancak netice itibariyle bu kişilerin de ABD’nin atamasıyla değil, seçim yoluyla işbaşına geldiği unutulmamalı.

Parlamento ve hükümetin önümüzdeki Ağustos ayına kadar bir anayasa hazırlaması ve yeni anayasa temel alınarak yıl sonunda da seçime gidilmesi öngörülüyordu. Halihazırdaki duruma bakıldığında ise bu takvime bağlı kalınması çok zor görünüyor. Ancak Iraklılar’ın, açılan bu yolda ilerlemeye devam edilmesi yönündeki arzularının varlığını koruduğu aşikar. Bugüne kadar 168 bin kişi özel eğitimden geçirilerek polis ve asker olarak görevlendirildi. Son dönemdeki saldırılarda özellikle güvenlik güçleri hedef alınmasına rağmen, polis ve asker olmak isteyenlerin sayısında sürekli bir artış söz konusu.

Iraklılar, ülkedeki asayişi sağlamakta kararlılar. Bu nedenle de ABD’nin uzun vadede ülkede kalmaya devam etmesine de pek sıcak bakmıyorlar. Ancak Başbakan İbrahim Caferi’nin “En geç iki yıl içinde güvenliği sağlarsak, Amerikan askerleriyle vedalaşabiliriz“ şeklindeki iyimser tahminleri Washington’da hiç gerçekçi bulunmuyor. Bu bakımdan Amerikan yönetimi, Irak’ın bir nebze olsun huzur ve istikrara kavuşması için 10-12 yıllık bir sürecin gerekli olduğu yönündeki düşüncesinden öyle kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor.“