1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran Dışişleri Bakanı Harrazi Avrupa turunda

6 Mayıs 2004

İran Dışişleri Bakanı Kemal Harrazi, şu sıralar birçok Avrupa ülkesini ziyaret ediyor. Harrazi, Tahran’ın nükleer programının yanı sıra insan haklarına ilişkin soruları da yanıtlamak zorunda kalıyor.

https://p.dw.com/p/AbIJ
İran'ın nükleer programı, uluslararası topluluğun gündeminden düşmüyor
İran'ın nükleer programı, uluslararası topluluğun gündeminden düşmüyorFotoğraf: AP

İran Dışişleri Bakanının ziyareti rutin bir ziyaretti, taraflar görüşlerini ve iyi niyet dileklerini bir kez daha dile getirdiler. Ama aslında çözülmemiş bir dizi sorun var. Üstelik sorunlardan biri çözüldüğünde, yenisi çıkıyor ya da eski bir sorun birden önem kazanıyor. İran’lı Kürt muhaliflere Berlin’deki Mykonos lokantasında düzenlenen suikast gibi. Alman hükümeti bu suikasti protesto edince, İran da, Birinci Körfez Savaşı sırasında Irak’ın kullandığı kimyasal silahların alımında Almanya’nın yardımını açıklayarak, Berlin’i zor durumda bırakmıştı.

Bu tür konular diplomatik görüşmelerde ele alınmıyor, ama unutulmuş da değil. Almanya ile İran arasındaki tek sorun da bu değil: İran’ın nükleer silah programı, Orta Doğu sorunu, Irak’ta durum ya da demokrasi ve insan hakları gibi bir dizi sorun sayılabilir.

Tahran zor durumda

İran’da şubat ayında yapılan parlamento seçimlerinden sonra hem Avrupa hem de Almanya’da İran’ın demokratikleşeceği umutları darbe aldı. Önemli olan politik açıdan Avrupalıların benimsemediği eğilimin kazanması değil, özgür seçimler için en temel ilkelerin bile çiğnenmesiydi. Muhafazakarların 2005 yılında yapılacak başkanlık seçimlerinde de baskıyı devam ettirecekleri kesin, böylece İran’da geriye dönüş tamamlanacak. Bunun bir örneği kuşkusuz, öğretim üyesi Haşim Agacari’ye verilen ölüm cezasının yeniden gündeme getirilmesi. İran’da reformlardan yana olan Agacari’nin cezası, reform yanlılarının, öğrencilerin ve uluslararası kamuoyunun baskısı ile affedilmişti. Şimdi cezanın yeniden gündeme gelmesi Tahran yönetimini zor durumda bıraktı. İran hükümeti, politik tutukluların sayısının gittikçe azaldığını, hatta bazılarının bir süreliğine cezaevini terk etmesine ”izin verildiğini” örnek göstermeleri işe yaramıyor, aksine iki örnek de tutukluların devletin keyfi tutumunun kurbanı olduklarını gösteriyor.

Yakınlaşma mümkün değil

Avrupa ülkeleri ve Almanya’nın İran’la Orta Doğu konusunda da yakınlaşması mümkün değil: Tahran, İsrail devletine kesinlikle karşı çıkıyor. Irak konusunda ise ortaklıklar bulmak mümkün: Berlin, komşusundaki gelişmelerin Tahran için ne kadar önemli olduğunu biliyor ve bu konuda İran yönetimi ile işbirliğinin önemine inanıyor. Afganistan örneği bunun ne kadar önemli olduğunu yeteri kadar gösterdi. İran resmen kabul etmese de Irak’taki Şiiler üzerinde etkisi var.

"Avrupalılar sözünü tutmadı"

Geriye nükleer program kalıyor. Almanya, Fransa ve İngiltere Dışişleri Bakanları, geçen sonbaharda İran’la, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın Ek Protokolü’nü imzalaması için görüşmeler yaptı. Bir süre sonra Tahran’ın bu konuda Avrupalıları yeteri kadar bilgilendirmediği ortaya çıktı. Bunun üzerine İran’a nükleer enerjinin barışçı kullanımı için yardımcı olma planları rafa kaldırıldı. Tahran ise Avrupalıları sözünü tutmamakla suçluyor. Avrupa başkentleri, ABD’nin İran’a yönelik suçlamalarını dikkatle izliyor, ama İran’ın nükleer güç olma yolunda ilerlediğine inanmıyor. Özellikle Irak deneyiminden sonra. Bununla birlikte İran’ın açık kartlarla oynamadığının görülmesi kuşku yaratıyor. İran gibi petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin bir ülkenin nükleer enerjiye ihtiyacı olduğunu kabul etmek zor. Avrupalılar bu yüzden sırf iyi ilişkiler adına başka amaçlarla kullanılabilecek nükleer enerji tesislerinin yapımına aracı olmayı istemiyor. Bu atom bombası sahibi ülkelerin sayısını arttırmak ve dünyayı daha güvensiz hale getirmekten başka bir işe yaramayacaktır.