1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran - Irak - ABD eksenindeki tartışmalar

Ulrich Pick19 Mayıs 2004

Siyasi gözlemciler, ABD’nin Irak’la ilgili siyasi hesaplarında "İslam Cumhuriyeti” kavramının gündeme gelmesini tartışıyor. Irak – İran - Washington ekseninde gelişmelerin perde arkasıyla ilgili Ulrich Pick’in haberi...

https://p.dw.com/p/AbHM

ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, geçen pazar günü televizyondaki "Basınla Buluşma" programında, Amerikan yönetiminin Irak’ta bir İslam devletini de kabul edebileceğini ima etmiş, "Irak halkının verdiği kararı kabul etmek zorundayız" demişti.

Powell’ın bu ifadesi, Irak’taki işkence skandalının ve bu skandalla Irak’ta daha da büyüyen direnişin bir sonucu. Ama aynı zamanda İran’ın etkisinin görmezden gelinemeyeceği gerçeğinin anlaşıldığını da ortaya koyuyor.

Daha önce farkedilmişti

Amerikan yönetim çevrelerinin Irak ile ilgili siyasi hesaplamalarında "İslam Cumhuriyeti" kavramının giderek ağırlık kazanması, geçtiğimiz yıl farkedilmeye başlanmıştı. ABD, İran ile yaklaşık 25 yıldır diplomatik ilişki içinde bulunmamasına rağmen, 2003 yılında Bam şehrinde yaşanan depremde yardım için 80 kişilik bir ekip gönderdi.

Siyasi gözlemciler, bunu siyasi bir hareket olarak görmüş, altında "Biz şimdi İran’a yardım edersek, İran’da daha sonra Irak’ta bize yardım edebilir" düşüncesinin yattığı değerlendirmesinde bulunmuştu. Hesap tuttu, nisan ayı ortasında Irak’ta yaşanan rehine krizinde İran, Bağdat’a bir arabulucu gönderdi.

İran – Irak ilişkisi

ABD’nin Irak konusunda İran ile düşük düzeydeki temasını yoğunlaştırma düşüncesinin tek nedeni, Irak’ta durumun gerginleşmesi değil. Amerikan haber dergisi Newsweek’te yayınlanan bir haberde, Irak Milli Kongresi Başkanı Ahmet Çelebi’nin, Amerikalılar’a ait gizli istihbaratı Tahran’daki mollalara ilettiği belirtiliyor. Haber doğru ise, bu Washington için acı bir darbe anlamına gelir. Çünkü Ahmet Çelebi, Saddam Hüseyin’e karşı verilen savaşın sonunda Bağdat’ta bizzat Amerika tarafından göreve getirilmişti.

Washington’ın bilgisi dahilinde İran’da bir bürosu bulunan Çelebi casusluk suçlamalarını reddetti. Ancak Çelebi’nin sık sık Tahran’a gidip geldiği ve ABD ile eskisi kadar yakın ilişkilere sahip olmadığı da biliniyor. Son dönemde, ‘’İran ile uzun vadeli dostane ilişkilere sahip olmak istiyoruz’’ gibi demeçler veren Çelebi, Mart ayı başında Yönetim Konseyi’nin Şii beş üyesiyle birlikte, geçici Irak anayasasını imzalamaya da yanaşmamış, önce Necef’teki iki büyük Ayetullah’a sorulması gerektiğini söylemişti.

Sistani’nin ağırlığı

İki büyük Ayetullah’tan biri Ali El Sistani. El Sistani, Amerikalılar için İran ile bağları güçlendirmede ikinci bir neden olabilir. Şii din adamı Irak’ta nüfuzlu bir kişi olmasının yanısıra şimdiye kadar kamuoyu önünde işgal güçlerini hedef alan ifadelerde bulunmamış sayılı liderden biri. Bu bağlamda, Sistani’nin 50’li yıllardan bu yana Necef’te yaşamasına rağmen Arap değil, Fars olması özel önem taşıyor. Tahran’dan gelen bilgilere göre ayrıca Sistani İran’ın Irak’taki adamı olarak görülüyor.

Bu bağlamda, Amerikan Dışişleri Bakanı’nın şimdi gerekirse Irak’ta bir İslam Cumhuriyeti’ni de kabul edebilecekleri ifadesi şaşırtıcı değil. Amerikan yönetimi, İran’ın komşusu Irak üzerindeki nüfuzunun sandığından daha büyük olduğunu anlamış görünüyor.