1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İslam gerçeği

Rainer Sollich/DW28 Eylül 2006

Merak ve ilgiyle beklenen İslam Zirvesi’nin açılışını yapan Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, ilk toplantının ardından olumlu sonuçlar çıkarttı. İslam Zirvesi’ne Müslümanları temsilen, beş İslami çatı örgütü ile, “modern, laik İslam”ın temsilcileri olarak gördüğü 10 kişi davet edildi. Bu arada İslam Zirvesi’nin tüm katılımcıları, radikal İslamcı grupların saldırısına uğrama tehlikesi dolayısıyla Berlin’de sahnelenmekte olan Mozart’ın “Idomeneo” operasının programdan kaldırılmasına karşı çıktı. Alman hükümeti bu İslam Zirvesi ile, Almanya’da yaşayan üç milyonu aşkın müslüman kitlesi ile Alman devleti arasındaki ilişkiyi sağlam bir temel

https://p.dw.com/p/AZo7

e oturtmayı ve böylelikle de köktendinci güçlere karşı etkin mücadeleyi hedefliyor. DW editörlerinden Rainer Sollich’in, İslam Zirvesi ile ilgili yorumu...

“İşbaşındaki federal hükümet, geçen Haziran ayındaki Uyum Zirvesi ve İslam Zirvesi ile, Almanya’ya göç etmiş olan Müslümanların topluma uyumu doğrultusunda, daha önceki hükümetlerden çok daha fazla şey gerçekleştirmiş oldu. Ama bu diyalog süreci biraz çelişkili ve zorlu da… Zira Müslümanların Almanya’da bir yandan siyasetle dinin ayrılması ilkesini kabul etmeleri isteniyor, öte yandan Müslüman temsilciler, Alman devleti ile iç güvenlik ve terörle mücadele gibi son derece siyasi konularda görüş alışverişine davet ediliyor.

Müslüman temsilcilerin seçimi konusunda da bazı pürüzler vardı. Elbette ki büyük Müslüman kuruluşları Almanya’da yaşayan tüm Müslümanları temsil etmiyor. Ama dini açıdan İslam adına konuşmaya yetkili Almanya’daki yegane temsilciler de bu kuruluşlar! Bunların camilere etkileri biliniyor. Bu yüzden bu kuruluşların Zirve'de daha yoğun temsil edilmesi gerekirdi.

Zirve’ye davet edilen Seyran Ateş ve Necla Kelek gibi kişilikler ve kadın hakları savunucuları gerçi Almanya’daki Türk kökenli kadınların hakları için önemli çalışmalar yapıyor ama, bunların -çoğu zaman haklı olarak,- İslami kuruluşlarla kavgaya tutuştukları da biliniyor. Bunlar daha çok laik Müslüman kesimi temsil ediyor ve İslam’ı temsilden çok, İslam’a eleştirel yaklaşımları ile tanınıyorlar. Alman siyesetçiler bu kişilerin angajmanından çok memnun olduklarını zaten sürekli yineliyorlar. Bu durumda devletin bunlarla nasıl eleştirel bir diyaloğa geçeceği de merak konusu.

Diyalog ancak, sizden farklı düşünen çevrelerle yürütüldüğü takdirde anlamlı olacaktır. Bundan sonraki İslam konferanslarında, İslam dininin Almanya’daki diğer dinler ile hukuksal açıdan eşit düzeye gelmesi hedef alınmalıdır. Tabii bunun her iki taraf için bir bedeli, yükümlülüğü de olacaktır: Alman devleti, denetim mercilerinde Hıristiyanların ve Musevilerin yanı sıra Müslümanların da yer almasına alışacak, Müslümanlar da büyük bir çatı örgütü altında toplanmak durumunda olacaklar. Ve Müslümanlar, şu an kiliselerin sahip olduğu imtiyazlı statüyü kazanmaları karşılığında Almanya’nın özgürlükçü demokratik temel sistemine yapıcı katkıda bulunmayı da kabul etmiş olacaklar.

Okullarda İslam din dersinden, kadınlara aile içi şiddet gibi konularda, dinin tek başına sorumlu olmadığı, ama İslami çerçeve içerisinde çözülmesi gereken bir dizi sorun da bulunmakta. Bunun dışında terörle mücadele, iç güvenlik ve genç göçmenlerin işsizlik sorunu gibi parlamentoda ve uyum zirvelerinde çözümlenmesi gereken sorunlar da mevcut. Ama bir hususu vurgulamak gerekiyor: O da, Almanya’daki Müslümanların çoğunluğunun aşırı eğilimlerle hiçbir ilgisinin bulunmaması ve hiç bir zaman da şiddet eylemleriyle boy göstermemiş olmasıdır.”