1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İslam’da reform tartışması

Nihat Halıcı / DW31 Ocak 2006

Bir camide kadınların erkeklerle, başı açık şekilde yan yana namaz kılması, Türkiye’de İslam’da reform tartışmasını başlattı. Hrıstiyanlık’taki reformun İslam’daki karşılığı nedir? İslam'ın yenilenmeye ihtiyacı var mı? Tartışmada ABD’nin rolü ve etkisi nedir? DW’den Nihat Halıcı’nın haberi…

https://p.dw.com/p/AaRg
Türkiye'de son günlerde İslam'da reform tartışmaları alevlendi
Türkiye'de son günlerde İslam'da reform tartışmaları alevlendiFotoğraf: AP

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Cüneyd Zapsu’nun eşi Beyza Zapsu’nun bir camide başı açık bir şekilde erkeklerle yan yana namaz kılması Türkiye’de İslam’da reform tartışmalarını alevlendirdi. Ancak tartışmaların dikkatli bir yönde yapılması gereken uzmanlar, farklı görüşler dile getiriyor.

Tartışmayı yürütürken doğru kavramların kullanılması gerektiğine işaret eden Milliyet Gazatesi yazarı Taha Akyol’un bu konudaki görüşleri şöyle: „Bilimde olduğu gibi dinler konusunda da kavramları uygun olarak seçmek gerekir. Hristiyan dünyasında bu kendini reform diye ifade etmiştir. İslam’ın kendinde tevhid teceddüt, yani yenileme-yenilenme diye bir terim vardır. Dolayısıyla Batı Hristiyanlığını örnek alıyor, taklit ediyor gibi bir yanlış anlayışa yol açmamak bakımından, bir de dindar Müslümanlara Hristiyanlar örnek gösteriliyormuş gibi yanlış algılanmaya yol açmamak bakımından doğru terim İslam’da reform terimi değildir. Doğru terim, tevhid teceddüt, yani yenilenme terimidir.“

Akyol, İslam’da yenilenme tartışmalarının Amerika Birleşik Devletleri’nin çabasıyla körüklendiği iddialarını şöyle değerlendirdi: „Komplo teorilerini ben hiçbir zaman ciddiye almadım. Bu bir komplo teorisidir. 11 Eylül’den sonra Amerika bu meseleyi daha ciddiye aldı. Ama İslam dünyasının kendi içinde yapması gereken açılımları, değişimi, yenilenmeyi biz her zaman böyle Amerika’ya bağlarsak yenilenmemeyi, statükoyu, durgunluğu geride kalmayı savunmuş oluruz. Birtakım İslami çevrelerin bunu bir Amerikan komplosu gibi görmesi yanlıştır.“

Türkiye dışındaki örnekler

İslam’da yenilenme tartışmalarının Türkiye dışında yaşandığı ülkelere örnekler veren Akyol sözlerini şöyle sürdürdü: „Bu tartışma daha önce Türkiye’de hiç yaşanmazdı ama mesela Pakistan’da yaşanıyordu. Buna örnek olarak benim de çok taktir ettiğim bir din bilgini olan Fazlur Rahman’ı verebilirim. Fazlur Rahman, yenilenmiş, teceddüt geçirmiş bir İslam anlayışını savunuyordu. Buna karşılık Mevdudi Fundemantalisti denilen ya da Siyasal İslam denilen bir İslamı savunuyordu. Bunların arasındaki tartışma çok verimli bir tartışmaydı. Bana göre doğru olan Hamidullah’ın görüşleriydi. Yanlış olan Mevdudi’nin görüşleriydi. Öbür taraftan Mısır’da bu tartışmalar çok yaşanmıştır. Hatta İslam dünyasında bu Batı bilimine, Batı felsefesine açılmanın öncülerinden birisi olarak görülebilir. Suriyeli Ferid Vecdî hareketi vardır.“

Akyol, Türkiye’de bir süredir yaşanan İslam’da yenilenme tartışmasının her yönüyle olumlu ve verimli olduğuna inanıyor. Taha Akyol, görüşüne şöyle açıklık getiriyor: “Dünya tarihinde ilk defa İslam Türkiye’de burjuvazinin dini oluyor. Daha önce tarihte, diğer bütün dinler gibi gazilerin, askerlerin, feodallerin, köylülerin, kasaba esnafının diniydi. Çünkü o toplumda onlar yaşanıyordu. Tarihte ilk defa İslam, Türkiye’de girişimci orta sınıfın dini oluyor. Bu Kalvinizm ve Protestan tartışmaları da buradan kaynaklanıyor. Batıdaki kapitalizmin ticari burjuvazinin oluşmasının sonucunda tüccarların dindarlığı olarak ortaya çıktı ve daha çok feodal izler taşıyan Roma Katolik Kilisesi’ne itiraz ettiler. Piyasa ekonomisinin gelişmesi bireyselleşmeye yol açtı. Bugün Türkiye’de şehirleşme, burjuvazinin teşekkülü, ticari orta sınıfın gelişmesi, dünyaya açılma gibi İslam tarihinde ilk defa yaşanan bir sosyolojik değişim.“

Taha Akyol, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde Kemalizm’in din reformu çabasının hata olduğunu, bugün yaşanan yenilenme çabasının çok farklı olduğuna dikkat çekti: “Batıda reform hareketlerine baktığımızda Luther devletin adamı değildi ki, Kalvin devletin adamı değildi ki. Aksine bunların ikisi de kurulu resmi otoriteyle çatışmışlardır. Resmi otoriteye karşı çıkmışlardır. Türkiye’de laik devlet, dini tartışmalarda hiçbir şekilde taraf olmamalı, hiçbir şekilde karışmamalı, kendilerine dünya görüşü olarak laikliği seçmiş olanlar dindarlar arasındaki bu tartışmaya karışmamalıdır.“

Deformasyona dikkat

İlahiyatçı Beyza Bilgin ise yenilenme kavramının yalnızca son yıllarda konuşulmadığını belirtiyor. Bilgin, İslam’da reform tartışmalarında şu görüşleri dile getiriyor: „Herkes Gazali’yi bilir. Gazali’nin çok meşhur eserinin adı İhya Ulumiddin yani Din İlimlerinin İhyası. Yani o zamanlarda yeniden düzenlemeye ihtiyaç vardı. Zaman zaman olacaktır. Her zaman bunu yapmak lazım. Asıl bizim yapmamız gereken kendi kendimize düşünüp biz niye böyle olduk diye sormamızdır. Eğer bütün dünyada bizim etkinliğimiz azalmışsa, söyleyecek sözümüz kalmamışsa, ‘Niçin böyle olmuş, eskiden böyle değildik de şimdi neden böyle olduk diye kendimize sormamız lazım. Buna cevap verirken de araştırma yapacağız ve öze dönüşü sağlayacağız. Önce Hazreti Peygamber’in zamanına, ona gelen vahiylerdeki bilgilere, bildirilere, öğütlere döneceğiz. Onları doğru anladıktan sonra kendi kendimizi eleştireceğiz. Çünkü reform aslına irca etmektir, düzeltmedir; aksi deformdur. Şimdi deform halinde birçok konularımız... O deformasyonu, o bozulmayı düzeltmek için öze dönmeye, başlangıca gitmeye, ki kitabımız harf harf aynen duruyor, ona müracaat ederek bu deformasyonu reformasyona çevirmemiz lazım.“

Kuran-ı Kerim’in doğru anlaşılmaya ihtiyacı olduğunu kaydeden İlahiyatçı Beyza Bilgin sözlerini şöyle sürdürüyor: „Bu hepimizin görevi diye düşünüyorum. Hepimiz kitabımızı okumayı öğrenmeliyiz önce. Her okuma yazma bilen doğru okuyamaz. Doğru okumayı öğrenmemiz lazım. Nasıl Arapcası için kurslar açtıksa, Türkçesi için de okuma ve anlama kursları açmamız lazım. Yani Kuran kurslarını hem tilavet, Arap harfleriyle güzel sesle okumayı hem de anlamak için Türkçesini okumayı, ilave bilgiler gerekiyorsa onları öğrenmeyi öğretecek kurslar açmamız lazım.“

Kadın hakları

Kadınların Dünyası Örgütü’nün (Terre des Femmes) İslam hukuku uzmanlarından Rachel Volz, konuya kadın hakları açısından yaklaşıyor ve başörtü konusuna farklı bir açıdan değinerek şunları söylüyor: „Pek çok İslam ülkesinde çağdaş dünyanın sorunlarını aşmak için reform tartışmaları yaşanıyor. Bu tartışmalarda kadının eşit haklara kavuşması ağırlık taşıyor. Kadınlar gerek özel hayatlarında gerekse kamusal alanlarda başörtüsünü çıkarabilme hakkına sahip olmalı. Kadınlar camilere başörtülerini çıkararak girebilmeli. Bizim açımızdan önemli olan nokta budur. Konuya bu açıdan yaklaşıldığında reformcu güçlerin daha fazla söz hakkına kavuşmalarını memmuniyetle karşılıyoruz.“