1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İyi bir imaj için spor

14 Haziran 2012

İster Çin, ister Ukrayna veya Katar... Baskıcı rejimlere sahip ülkeler, büyük spor müsabakalarına ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyuyor. Bunda reklam yapmanın yanı sıra başka nedenler de var.

https://p.dw.com/p/15Eif
Chinese police stand at attention as fireworks go off during opening ceremony for the Beijing Olympics at the National Stadium at the Beijing 2008 Olympics in Beijing, Friday, Aug. 8, 2008. (AP Photo/Charlie Riedel)
Polizisten stehen vor dem Olympiastadion während der Eröffnungsfeier in PekingFotoğraf: AP

Olimpiyat oyunları ve büyük futbol turnuvalarına ev sahipliği yapan tüm diğer ülkeler gibi, baskıcı rejime sahip ülkeler de görkemli açılış törenleri, modern stadyumlar ve dünyaca ünlü yıldızların ziyareti sayesinde kendi reklamlarını yapma fırsatı yakalıyor. Ancak baskıcı rejimlerin bu etkinlikleri üstlenmek istemelerinin başka önemli sebepleri de var.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Almanya Başkanı Wenzel Michalski, bu ülkelerin en önemli amaçlarından birini şöyle özetliyor: “Böyle görkemli etkinlikler, ev sahipliği yapmak isteyen baskıcı yönetimler için bir imaj tazeleme anlamına geliyor. Halka da müsabakalar arz ediliyor ve dolayısıyla o dönem için de iş imkânı sağlanıyor ki, kimse isyana cesaret edemesin.”

Hitler im Olympiastadion
Adolf Hitler 1936 yılında düzenlenen Berlin Yaz Olimpiyatları'nı dikkatleri Almanya’da yaşanan gerçeklerden başka bir yöne çevirmek için kullanmıştıFotoğraf: picture-alliance/akg-images

Naziler ve olimpiyatlar

Michalski’ye göre baskıcı rejimler, böyle bir organizasyon ile tüm dünyaya ve aynı zamanda kendi halkına, aslında ülkelerinin muhaliflerin iddia ettiği kadar karanlık olmadığını, orada da renkli bir yaşamın ve mutlu insanların bulunduğunu, ülkelerine gelen misafirlerin yönetime saygı duyduğunu göstermek istiyor.

Büyük uluslararası spor müsabakalarının baskıcı bir rejime sahip bir ülkede düzenlenmesi, yeni bir olay değil. Köln’deki Spor Akademisi öğretim görevlilerinden spor tarihçisi Dr. Ansgar Molzberger, buna 1988 Seul Olimpiyatlarını, 1978 yılında Arjantin’deki FIFA Dünya Futbol Şampiyonası'nı ve öğrenci eylemlerinin kanlı bir şekilde bastırıldığı 1968 Meksika Olimpiyatları’nı örnek veriyor.

Ancak Molzberger, tüm bunların içinde özellikle bir Olimpiyat Oyunu’nun propaganda amaçlı tüm spor etkinliklerinin en tipik örneği olduğunu belirtiyor. Molzberger, “1936 yılındaki Berlin Yaz Olimpiyatları bunun en büyük örneğidir. Nazi diktası bu büyük spor müsabakasını, dikkatleri o dönemde Almanya’da yaşanan gerçeklerden başka bir yöne çevirmek için kullanmıştır” diye konuşuyor.

Nepal, Polizisten entreißen eine tibetische Flagge von einem tibetischen Demonstrant in Katmandu
Polisler Tibetli bir göstericiyi gözaltına alırkenFotoğraf: AP

Oylamalar ne kadar şeffaf?

Molzberger’e göre büyük spor karşılaşmalarına ev sahipliği yapmak istemenin ardında, genelde ev sahibi ülkenin gereken her türlü zorluğu karşılayabilecek kapasitede olduğunu gösterme arzusu yatıyor. Zira yeterince stadyumun mevcut olması ve ulaşım, konaklama gibi belli bir alt yapının bulunması gerekiyor. Ancak hem Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), hem FIFA, hem de UEFA'nın karşılaşmaların düzenleneceği ülkelere dair yaptığı oylamalar, sık sık çok karmaşık ve şeffaflıktan uzak olmakla eleştiriliyor. Yine de şimdiye dek bu eleştirilerin ispatı mümkün olmadı.

Gerek Uluslararası Olimpiyat Komitesi, gerekse FIFA, baskıcı rejimlerin hüküm sürdüğü ülkelerde bu büyük karşılaşmaların düzenlenmesini, sporun bir köprü görevi gördüğü ve dolayısıyla da ev sahibi ülkelerdeki insan hakları ihlâllerine dolaylı yoldan da olsa dikkat çekildiği gerekçesi ile savunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Wenzel Michalski bu etkinliklerin bazı olumlu etkilerinin olduğunu düşünüyor ve “Bu büyük müsabakalar sivil toplum örgütlerine ve muhalif politikacılara, dünya kamuoyunda nadir gündeme gelen veya hiç farkına bile varılmayan bazı insan hakları ihlâllerine dikkat çekmeleri için bir fırsat yaratabiliyor” diyor.

Wenzel Michalski Human Right Watch
İnsan Hakları İzleme Örgütü Almanya Başkanı Wenzel MichalskiFotoğraf: Wenzel Michalski

Güney Kore örneği

Gerçekten de Pekin’de düzenlenen Olimpiyatlar, tıpkı Ukrayna’daki Avrupa Futbol Şampiyonası gibi muhaliflerin sesinin duyulmasına sebep oldu. Çin'deki Olimpiyatlar sırasında gösteri yapan Tibetli rahiplerin fotoğrafların tüm dünyaya yayıldığı gibi, Ukrayna eski Başbakanı Yulya Timoşenko’nun vücundaki darbe izlerinin görüntüleri de kolektif hafızalara her şeyden daha çok kazındı. Ancak bu olayların medyada geniş yer bulması elbette o ülkenin demokratikleşmesini sağlamıyor.

Spor tarihçisi Molzberger, buna aksi bir örnek olarak Güney Kore’yi gösteriyor ve “1981 yılında Olimpiyatların Seul’de yapılacağının kesinleşmesinden Olimpiyatlar başlayana dek geçen süre içerisinde Güney Kore’de bir demokratikleşme süreci yaşandı” diye konuşuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Christina Ruta / Çeviren: Başak Demir

Editör: Ercan Coşkun