1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadın sığınmacıların trajedisi

25 Şubat 2004

Daha iyi koşullarda yaşamak amacıyla Almanya'ya her yıl onbinlerce kişi sığınıyor. Kaçak girişi saptanan ve sığınma talebi kabul edilmeyenler, ülkelerine geri gönderilmek amacıyla belli merkezlerde tutuluyorlar.

https://p.dw.com/p/Aamj
Kadınlar, Afrika'da bazı kabilelerin uyguladığı sünnetten de kaçabiliyor
Kadınlar, Afrika'da bazı kabilelerin uyguladığı sünnetten de kaçabiliyorFotoğraf: AP

Her yıl Almanya’dan 50 bin insan sınır dışı ediliyor. Ancak, rakamsal verilerin gerisinde başka bir gerçek yatıyor. Kaçılan şartlara geri dönmek! Yani iç savaş, cinsiyet ayrımına dayanan baskı, siyasi takibat ve yoksulluk ... Geçerli belgeleri olmadığı için yakalanan kaçaklar, sınır dışı edilmek üzere gözaltında tutuluyor. Kiminin sığınma talebi reddedilmiş, kiminin oturum hakkı uzatılmamış ya da vize süresi bitmiş. Uzun yıllar Almanya’da ve Avrupa’nın başka ülkelerinde yaşamış olanların yanı sıra, gözaltına alınmadan birkaç gün önce ülkeye giriş yapanlar da var.

Katil değilim

”Kolay değil 6 aydır, koğuşta kalmak. Kimseyi öldürmedim, katil değilim. Tek yaptığım sığınma hakkı talep etmek. Ağustos ayından beri burada tutuluyorum.”

İnfaz koruma görevlisi hücrenin kapısını kilitlediğinde, demirlerin ardındaki kadınlar için beklemekten başka birşey kalmıyor. Neuss’taki merkezde, 36 koğuşta tam 80 kadın gözaltında tutuluyor. Güney Amerika, Doğu Avrupa, Asya ve Afrikalı kadınlar arasında küçük yaştakiler, hamileler ve akli dengesi yerinde olmayanlar var. Burası Almanya’ya büyük umutlarla gelmiş ancak başarısızlığa uğramış olanların boşaltıldığı bir rezervuara benziyor. Ülkelerinden Almanya’ya kaçmak dışında başka suçları olmadığı halde parmaklıkların ardında kaderlerini bekliyorlar. Oturum izni ve sığınma hakkı verilip verilmeyeceği ya da aksi yönde olan sınırdışı kararın çıkması 18 ayı bulabiliyor.

Bir gün bir faks geliyor

İnfaz koruma memuru Klaus Peter Schmidt’in görüşü şöyle: ”Yabancılar Dairesi’ndeki süreci bilmiyoruz. Biz sadece uygulumakla yükümlüyüz. Yani, sınır dışı işlemi gerçekleşene kadar gözaltında tutmak. Bu arada Yabancılar Dairesi’ndeki kararın ne yönde olacağını, bunun neden ve niçin olduğunu bilemeyiz ve bu konuda bir şey söyleyemeyiz. Evet, bu kadınların kimsesi olmadığı için bizle konuşuyorlar. Onlar bizi mahkeme ve yasa olarak görüyor. Ama hangi sebeple? Bir gün bir faks geliyor ve gözaltındaki kadını sınırdışı edilmek üzere sevk ediyoruz."

23 numaralı hücre, 9 metrekare büyüklüğünde. Parmaklıklı küçük bir pencereden içeri sadece ranzayı aydınlatan günışığı giriyor. Tuvalet banyo perdesinin arkasına gizlenmiş. Hemen yanındaki masanın üzerinde ise öğlen yemeği duruyor: Et, patates köftesi ve sos. İçerde bir çamaşır kazanı da var. Televizyon açık. Sierra Leone’daki iç savaştan kaçıp Almanya’ya gelen 22 yaşındaki Tony Lovitz de bu hücrede kalıyor. Ve içinde bulunduğu belirsiz durumun sinirlerini yıprattığını söylüyor.

"Buradan usandım"

”Ülkemizde çok fazla sorun var. Çok fazla kavga var. Bu nedenle kaçıp Almanya’ya geldim. Ancak polis beni yakaladı ve yasal olmadığımı söyledi. Ben de yasal olmadığımı biliyorum, hiçbir belgem yok. Beni hapishaneye kapattılar. Gözaltına alınmadan önce şişmandım ama burada stresten ve çok fazla düşünmekten zayıfladım. Bize verdikleri yemekleri sevmiyoruz. Afrika yemeğine alışkınız. Bütün bunlar beni yavaş yavaş öldürüyor. Buradan usandım artık!”

Gözaltındaki kadınlar mide ve baş ağrısı ile uykusuzluktan yakınıyor. En kötüsü de vücutlarının sağlıksız koşullar nedeniyle sürekli kaşınması. Kimi korkularını yatıştırmak amacıyla sigara üzerine sigara yakıyor.

Gana’dan gelen 28 yaşındaki Leficia Anyonum, altı aydır hücrede kalıyor. Hummalı bir biçimde yıkadığı bir tabağı, kuruladıktan sonra yine yıkıyor.

"Almanya’ya geldim çünkü beni ülkemde sünnet etmek istediler. Ailemle kalmak isterdim ama onlar öldü. Annem doğumumdan hemen sonra hayatını kaybetti. Sonra yanında kaldığım amcam da... Hiç kimse bana göz kulak olamadı. Komite üyeleri, kendimden yaşlı bir adamla evleneceğim için sünnet edilmeme karar verdi. Ama yapamam. Bıçağın acısına dayanamam.”

Fuhuş kapanı

Kötü yaşam şartlarını Afrika'da bırakmak isteyen kadınlar, sağlıksız koşullar altında gemilere saklanmış olarak Avrupa’ya getiriliyor. İnsan kaçakçılığını organize eden çeteler, ellerindeki tüm belgelere el koyuyor. Ve bu kadınlar böylece, Almanya’ya vardıklarında tacirlerin eline düşüyor. Sonrasında ise, çoğunlukla fuhuşa sürükleniyorlar.

Nijeryadan gelen Patricia Osage, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: ”Almanya’ya geldiğimde bir adam beni bir kulübe götürdü. Bana 75 Euro verdi. Üç gün sonra bu adamı bir daha görmedim. Sonra çalıştığım evde yangın çıktı ve polisler geldi. Bir polis bana, bu eve hiç gelmemem gerektiğini söyledi.”

Borç senedi imzalatıyorlar

Neuss’daki merkezde sosyal pedagog olarak görev yapan Anke Bindseil, bunun birçok kadının başına geldiğini söylüyor: ”Buraya gelen kadınların çoğu fuhuşa karşı yapılan polis baskınlarında gözaltına alınıyor. Kaçak yollarla gelen kadınların yaklaşık yüzde 70’i fuhuşa sürükleniyor. Öğrendiğimiz kadarıyla Afrikalı kadınlara, işi bırakmalarını engellemek için 40 bin Euro’luk bir borç senedi imzalatıyorlarmış. Bu şekilde eli kolu bağlamış oluyor. Yabancılar Dairesi’nde ise durum farklı tabii. Orada bir kadın, oturum izni olmadığı, pasaportu ya da belgeleri sahte olduğu için gözaltına alınıyor. Bu da onun sınır dışı edileceği anlamına geliyor.”

İnfaz koruma memurları, öğlen birkaç saat için kapıları açtığında, gözaltında tutulan kadınlar dördüncü kattaki sosyal pedagog Anke Bindseil’i ziyaret edebiliyor. Bindseil Afrikalılarla, İngilizce ya da Fransızca konuşup, anlaşabiliyor. Ancak Ekvador, Suriye ya da Moğolistan’dan gelen kadınlarla iletişim kuramıyor. Merkezde bu ülke dillerini bilen bir çevirmen de bulunmuyor.

Leficia Anyonum’un durumunda olan kadınlar için Anke Bindseil, sığınma dilekçesi hazırlıyor. Cinsel ayrıma dayanan takip ve baskı Almanya’da yasal sığınma gerekçesi olarak kabul edilmiyor ancak, buna göz yumuluyor. Yetkililerin hikayesine yine de süpheyle yaklaşması üzerine Leficias, kendine bir avukat tutmuş.

Avukat parasının kaynağı

”Çoğu kadın avukat tutuyor ama burada dikkat edilmesi gereken bu paranın nereden geldiği. Çünkü, bu kadınların aslında parası yok. Bu paranın dışarıdan birileri tarafından ödeniyor olduğunu düşünüyoruz. Kadınları fuhuşa zorlamak için daha çok borçlandırmak isteyen birileri tarafından ... Bu da bize birçok kadının aynı kaderi paylaştığını gösteriyor.”

Sınır dışı işlemiyle ilgili belgelerin tamamlanması aylar sürebiliyor. Özellikle Afrika ülkeleriyle yürütülen bürokratik işlemler yavaş yürüyor. Kimi kadınların 18 ayın sonunda bile kökenlerine ilişkin net bir bilgi edinilmemiş oluyor. Ya kadınlar kimlikleri ile ilgili bilgi vermiyor ya da konsolosluklar bu konuda bilgi saklıyor. Ama çoğu için Almanya’da geçirdikleri gözaltı süreci sınır dışı işlemiyle noktalanıyor.

Sınır dışı edilen kadınlar kedi ülkelerinde yeni bir başlangıç yapma şansına ve umuduna sahip değiller. Anke Bindseil’in söylediğine göre bir çıkmazda olduklarını biliyorlar.

Eve dönüş korkutuyor

”Eve onurlarını yitirmiş olarak dönmekten korkuyorlar. Ama senetle borçlandıkları insanlardan da korkuyorlar. Kiralanmaktan ya da bir yere tıkılmaktan da ... Bu durum o kadar dramatik ki kadınlar, büyük umutlarla geldikleri ülkede düştükleri duruma dayanamayıp, geri dönmeyi istiyorlar.”

Kaçakların Almanya’da, sınır dışı edilmeden önce adi suçlular gibi gözaltında tutulmalarına karşı çıkanlardan biri de Ingeborg Hoffs Beykich. Beykich sınır dışı öncesi gözaltında tutulan kadınlar için gönüllü çalışmalar yürütüyor. Kadınlara temiz kıyafetler getiriyor. Üyesi olduğu grup, haftada bir kez yıkanmalarına izin verilen gözaltındaki kadınların, her gün duş almaları için izin çıkarmış. Beykich, Almanya’dan sınır dışı edilmeyi bekleyen kadınlar için başka bir yaşam biçimi düşünüyor.

Ancak, 23 numaralı hücrede kalan kadınlar, daha iyi yaşam şartları umudu içinde değil. Onlar için infaz koruma memuru kapıyı üzerlerine kapattığında, geriye bir tek beklemek kalıyor.