1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

K.Afrika'da mülteci kampı kurulması tartışılıyor

Joachim Schubert-Ankenbauer7 Ağustos 2004

Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily’nin geçtiğimiz haftalarda gündeme getirdiği ”Kuzey Afrika’da mülteciler için kamplar oluşturulsun” önerisi, Alman kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Hükümet ortağı Yeşiller’in yanı sıra Avrupa Birliği Komisyonu da Schily’nin önerisine sıcak bakmadığını duyurdu. Afrika’da kurulacak kampların, Cenevre Konvansiyonu hükümlerini devre dışı bırakacağı belirtiliyor.

https://p.dw.com/p/AbB3
Schilly mülteci kampı önerisiyle partili arkadaşlarından da eleştiri aldı.
Schilly mülteci kampı önerisiyle partili arkadaşlarından da eleştiri aldı.Fotoğraf: AP

İkinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası kamuoyunun gündemine gelen milyonlarca mülteciye yardım çabaları kapsamında, 1951 yılında, ”Mültecilerin Statüsüne İlişkin Konvansiyon” ortaya çıktı. Konvansiyonun hedefi, mültecilere yardım ve koruma sunmaktı. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) sözcülerinden Rupert Coleville’e göre, böylece tarihte bir ilke imza atılmış oldu.

Başta sadece Avrupa için geçerliydi

Cenevre Konvansiyonu ilk dönemlerde yalnızca Avrupa için geçerliydi. 1967 yılından itibaren sözleşmenin hükümleri dünya çapında geçerlilik kazandı. Günümüze dek toplam 140 ülke Cenevre Konvansiyonu’na imzasını koydu. Konvansiyon'un 1951’de çizilen ana hatları bugün hala aynen korunuyor.

Örneğin Konvansiyon metninde mültecinin tanımı şöyle yapılıyor: Irkı, dini, milliyeti, toplumsal ya da siyasi grup aidiyeti dolayısıyla baskıya ve takibata uğraması nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan kişiler, mülteci statüsü taşımaktadır ve kendilerine sığınma hakkı verilmelidir.

Cenevre Konvansiyonu’nun bir başka ana noktası da, hiçbir mültecinin, tehlike varlığını koruduğu sürece kendi ülkesine gönderilemeyeceğidir. Konvansiyon'da, mültecinin kendisine mültecilik statüsü tanıyan ülkede sahip olduğu haklar da kesin çizgilerle ortaya konmaktadır: Çalışma, serbest dolaşım, eğitim hakkı ile dini ibadetini özgürce yapabilmesi için uygun koşulların yaratılması, sözleşmede ifade edilmektedir.

Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) sözcülerinden Rupert Coleville, 1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Konvansiyon’un, mültecilik konusunda çıkarılan pek çok uluslararası belge ve sözleşmeye temel teşkil ettiğine işaret ediyor. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği ise mültecilerin insani sorunlarının çözümü ve Cenevre Konvansiyonu’nun hükümlerinin hayata geçirilip geçirilmediğini gözlemek amacıyla yaklaşık 50 yıl önce kuruldu.

Avrupa kapılarını mültecilere kapatıyor

Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin sözcülerinden Kris Janowski, Avrupa’nın kıtaya daha iyi bir hayat amacıyla yönelen mülteci akını karşısında kapılarını sıkı sıkıya kapattığına dikkat çekiyor:

”Ortada çözülmesi bir sorun olduğu noktasında Avrupa Birliği ile hemfikiriz. Aslında mülteci statüsü taşımayan, ama daha iyi bir hayat arayışı içinde olan çok sayıda insan var. Bunların arasına baskılardan kaçan gerçek mülteciler de karışmış durumda. Kamuoyunda bu iki grup birbirine karıştırılıyor. Avrupa Birliği’nin kapısını her çalan kişinin aslında bir sahtekar olduğu, Batının imkanlarından istifade etmek istediği izlenimi yaygınlık kazanıyor. Bu iki grup insanı birbirinden ayırd etmek için bir takım yöntemler bulmak zorundayız.”

BM çekimser yaklaşıyor

Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği, Almanya İçişleri Bakanı Otto Schilly’nin Afrika’nın kuzeyinde mülteciler için kamp kurulması fikrine mesafeli yaklaşıyor. Örgütün Almanya temsilciliğinden Stefen Telöken, Schily’nin ortaya attığı önerinin muğlak olduğunu, bu nedenle Konvansiyon hükümlerine uygun olup olmadığını söylemenin mümkün olmadığını kaydetti.