1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Schuldenreport 2009

Marcel Fürstenau / Deutsche Welle23 Şubat 2009

Kalkınmakta olan ülkeler için borçlanmanın risklerine dikkat çekmek isteyen kalkınma örgütleri, Almanya'da '2009 Borçlanma Raporu' adında bir rapor hazırladı. Örgütler, yeni bir küresel finansal yapı talebinde bulunuyor.

https://p.dw.com/p/GynB
Fotoğraf: DWMontage

Kalkınma örgütleri tarafından hazırlanan '2009 Borçlanma Raporu'nda iyimser öngörüler pek yer almıyor. Rapora göre, 7 Afrika ülkesi bu yıl içinde borçlarını ödeyemez hale gelebilir. Bu ülkeler arasında Benin, Burundi, Gambiya, Liberya, Mozambik, Nijer gibi ülkeler bulunuyor. Borçlanma raporunu yayımlayan uzmanlar, daha pek çok Afrika ülkesinin de benzer bir sorunla karşı karşıya kalabileceğini ifade ediyor.

"Sorumluluk alacaklı ülkelerde"

2009 Borçlanma Raporu, Alman çocuklara yardım kuruluşu 'Kinder Not Hilfe' ile 'erlassjahr.de' adresli web sitesi bünyesinde faaliyet yürüten 800 ayrı sivil toplum kuruluşu tarafından hazırlandı. Oluşum, kalkınmakta olan ülkeler ile sanayileşmiş ülkeler arasında adil mali ilişkiler kurulması için çaba gösteriyor. Organizasyon için ilk adımlar, 1999 yılında Almanya'nın Köln kentinde yapılan Sekizler Grubu zirvesi sırasında atıldı. Birlik, kalkınmakta olan ülkelerin borçlarının ertelenmesi ya da silinmesi için uğraş veriyor. Birliğin siyasi koordinatörü Jürgen Kaiser, kalkınmakta ve kalkınmanın eşiğinde olan ülkelerin bir borç sarmalı içine girebileceği uyarısında bulunuyor. Kaiser, „bu alacaklı ülkelerin kararı: Ülkelerin borçlarını ödeyemez duruma gelmesine izin vermek ve yeni bir borçlanma süreci ve mekanizmaları yaratmak mı, yoksa 90’lı yılların başında olduğu gibi, aslında ülkeler borçlarını ödeyemez duruma geldikleri halde, çok uluslu sermaye sayesinde onları kısa dönemli olarak ayakta tutmaya çalışmak mı?..“ diyor.

Kalkınma yardımları düşebilir

Uzmanlar, küresel mali ve ekonomik kriz nedeniyle kalkınmakta olan ülkelerin daha da zor bir durumla karşı karşıya kalabileceğini belirtiyor. Kalkınmakta olan ülkelere finansal yardım yapan ülkeler yardım bütçesinde herhangi bir kısıtlamaya gitmese dahi, mali zorlukları olan ülkeler daha az yardım alabilir. Zira kalkınma yardımları, yardımda bulunan ülkelerin Gayrı Safi Yurtiçi Hâsılalarına bağlı. Bu ülkelerin resesyonda olması, kalkınma yardımlarının miktarının düşeceği anlamına geliyor. Tek çıkar yol olarak ise, kalkınma yardımında bulunan ülkelerin daha önce verdikleri kredilerin geri ödemelerinden feragat etmesi gösteriliyor. Ancak buna pek ihtimal verilmiyor, çünkü Batılı ülkeler 'Paris Kulübü' oluşumuyla ortak bir tutum sergilemeye çalışırken, örneğin Çin bağımsız bir kalkınma stratejisi izliyor. Pekin, hammadde arzını güvence altına almak için, Afrika ülkelerine büyük yardımda bulunuyor.

"Uluslararası nesnel bir kuruma ihtiyaç var"

2009 Borçlanma raporunu hazırlayan kalkınma örgütlerine göre bu durum, bağımlılığın artmasına ve tansiyonun yükselmesine neden oluyor. Uzman Jürgen Kaiser, yeni bir finansal yapıya ve iflas işleminin uluslararası bağlamda değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu söylüyor. Kasier, "bir ülkenin borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmesi halinde, alacaklılar ile bir masa etrafında bir araya gelebilmesi gerekir. Yani bir grup Paris'te, bir grup Londra'da müzakere ederken, bir diğerinin bu görüşmelere hiç katılmaması değil ima edilen... Kararlar, temelde nesnel bir kurum tarafından alınmalı. Paris Kulübü'nde alışılageldiği üzere, alacaklıların kendi önceliklerini göz önünde bulundurduğu bir süreç de değil..." şeklinde konuşuyor.

İlaç yetersizliği uyarısı

Çocuklara yardım kuruluşu 'Kinder Not Hilfe' uzmanlarından Frank Mischo, küresel mali ve ekonomik krizin derinleşmeye başladığı günden bu yana, kalkınmakta olan ülkelerde sıkıntının arttığını belirtiyor ve Ruanda'yı örnek gösteriyor. Uzman, eğitim ve sağlık alanındaki projelerin iptal edilebileceğini söylüyor. Mischo, "Bu, Ruanda'da görev yapan öğretmenlerin maaşlarının ödenemeyeceği anlamına geliyor. Keza doktorların ve hemşirelerin de... Köylerdeki en asgari sağlık hizmetleri, ilaç yetersizliği nedeniyle aksayabilir. Her gün ilaca ihtiyaç duyulan AIDS felaketi göz önünde bulundurulduğunda, durumun hayati tehlike yaratan bir krize dönüştüğü anlaşılır" diyor.