1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

040511 Unterwasser-Roboter

5 Mayıs 2011

İki yıl önce düşen Air France uçağının kara kutuları bulundu. İçindeki bilgiler henüz okunmadı. Ama karakutuların bulunmasında dünyada sadece 3 örneği bulunan, ilginç özellikteki sualtı robotları büyük rol oynadı.

https://p.dw.com/p/1197R
Fotoğraf: AP

1 Haziran 2009’da Air France hava yolu şirketinin Rio-Paris seferini yapan Airbus 330 tipi uçağı, bir anda radardan kaybolmuş, sonra uçağın Atlantik Okyanusu’na düştüğü anlaşılmıştı. 228 kişinin hayatını kaybettiği bu trajik kazanın nedeni, kara kutuları bulunamadığı için bugüne kadar tespit edilememişti. Ancak kazadan yaklaşık iki yıl sonra, düşen uçağın her iki kara kutusu da bulundu. Karakutuları bulan kahramanlar belli. Bunlar; bilim adamları ve yardımcı ekiplerin yanı sıra, şimdilik dünyada sadece 3 örneği bulunan sualtı robotları.

Ses dalgaları ile cisim tespiti

Autonomous Underwater Vehichle (AUV) yani bağımsız sualtı araçları, ilk kez, Air France uçağının Atlantik Okyanusu'nun derinliklerine gömülmüş parçalarını ve kara kutusunu aramak için kullanıldı. Bugüne kadarki insansız ve insanlı denizaltılardan farklı olarak bu yeni robotlar, 6 bin metre derinliğe kadar çok geniş bir alanı tarayabiliyor. 4 metre uzunluğunda ve puro şeklindeki araçlar, derin denizlerde belli bir istikamette bağımsız bir şekilde hareket edecek biçimde programlanmışlar. Yolculukları sırasında deniz tabanından 25 ila 50 metre mesafede süzülüp, yan taramalı sonar denilen cihazlar ile deniz dibinin de bir haritasını çıkarıyorlar. Bu cihazların iki ayrı kaynaktan gönderdikleri ses dalgaları sayesinde deniz dibinin ve oradaki cisimlerin üç boyutlu resmi çıkarılabiliyor. Kiel Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden araştırmacı Peter Herzig, bu sonar resimlerden cismin ne olduğunu tespit edebiliyor:

‘'Gerçi taşın cinsini tespit edemeyiz ama ses dalgalarının yansımaları sayesinde, cismin yumuşak mı yoksa sert bir yansıtıcı mı olduğunu tespit edebiliriz. Yumuşak bir yansıtıcı bir tortu olabilir. Sert bir yansıtıcı ise taş, daha serti de metal parçası olabilir. Plastiğin yumuşaklığı ise taş ve metal yansıtıcıların arasında bir değere tekabül eder.’’

Robotların ekip çalışması

Bilim insanları, insansız ve bağımsız yolculuk yapan robotların topladığı bu verilerden daha sonra çıkarımlar yapıyor. Araçların su yüzüne geri dönmesi 24 saati bulabiliyor. Bilim insanları acil durumlarda araçlarla dijital ses dalgaları aracılığıyla iletişime geçebiliyor. Araçların bugüne kadar hiç geri dönmediği olmamış. IFM Geomar olarak da bilinen Kiel Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden araştırmacı Herzig bunu büyük bir başarı olarak niteliyor:

‘'Bu araçlar daha çok yeni sayılırlar. Zaten bu araçlardan bütün dünyada toplam üç tane mevcut. Bunlardan iki tanesi partner enstitümüz olan ABD'deki Woods Hole Okyanus Bilimi Enstitüsü'nde, biri de bizde."

Her üç robot da okyanusa düşen Air France uçağının enkazını bulma çalışmalarında kullanıldı. Robotlar ayrıca balıklar gibi bir ekip çalışması da yapabiliyor. Yani kendi aralarında iletişim kurup birbirlerine bulundukları yer ve istikametlerini bildiriyorlar. Böylece büyük bir alanı tarama işini, paylaşarak yerine getirebiliyorlar.

Dünyanın en ayrıntılı taranmış deniz tabanı

İki yıldan bu yana Air France uçağının düştüğü Brezilya açıklarında 2 bin kilometrekareden de fazla bir alanı tarayan robotlar, dünyanın bu en iyi taranmış deniz dibinin de ayrıntılı bir haritasını çıkararak gelecek kuşaklara büyük bir bilgi mirasının aktarılmasını sağladılar. Bunu araştırmacı Herzig şöyle açıklıyor:

‘'Deniz dibinin nasıl bir değişim süreci geçirdiğini gözlemlemek hep akıllarda büyük bir soru işareti olmuştur. Oradaki yerkabuğu kendini nasıl yeniliyor? Araştırmayı yaptığımız bölge de bu anlamda çok özel bir alandı. Çünkü burada taşların nasıl değişime uğradığını, tortuların ne hızla nasıl biriktiklerini, nasıl yaşlandıklarını, volkan hareketlerini görebiliyorsunuz. Yani bu sonuçlardan rahat birkaç doktora tezi yazılabilir, diyebilirim.''


© Deutsche Welle Türkçe

Fabian Schmidt / Çeviren: Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu