1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kriz iş ahlakını öldürüyor

3 Haziran 2009

Mali denetleme kuruluşu Ernst&Young’un araştırmasına göre, Almanya’daki her dört çalışandan biri, ‘şirketin ekonomik krizi atlatmasına yarayacaksa, yolsuzluk yapılmasına ses çıkarmam’ diyor.

https://p.dw.com/p/I2kK
Fotoğraf: Bilderbox

Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün dünya çapındaki araştırmasında ise özel şirketlerin rüşvet yoluyla siyaset üzerinde etkili olma eğiliminin arttığından söz ediliyor. Örgütün anketindeki, 'özel şirketler yolsuzluk yapıyor mu?' sorusuna 'evet' cevabı verenlerin oranı %54'ü buluyor.

Ankete, 20 Avrupa ülkesinden 2 binin üzerinde çalışan katıldı. Araştırmanın en önemli sonucu, kriz dönemlerinde rüşvet verilmesini onaylayanların oranının %25’i buluyor olması. Doğu Avrupa’da, işi ahlaka tercih edenlerin oranı daha büyük. Bu sonuç, araştırmayı hazırlayan yolsuzlukla mücadele uzmanı Stefan Heissner’i de şaşırtmış. Uzman şöyle konuşuyor:

“Ekonomik suçlar genelinde olduğu gibi özellikle yolsuzlukla mücadelede de fiillerin çoğu karanlıkta kalıyor. Ankete katılanların dörtte birinin bunu açıkça dile getireceğini doğrusu beklemiyordum.”

Yolsuzluk artacaktır

Symbolbild Korruption
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Yolsuzluğu azdıran neden, ekonomik kriz. Almanların yüzde 60’ı, krizin işletmeleri ağır baskı altına sokması yüzünden yolsuzluğun artacağı görüşünde. Stefan Heissner, ‘batacağıma, rüşvet veririm’ zihniyetinin insani açıdan anlaşılır olduğunu ancak yasaların yolsuzluğa getirdiği yasağın tartışma konusu bile edilemeyeceğini söylüyor:

“Yolsuzluk, ve rüşvet alıp vermenin, cezayı gerektiren fiiller olması bakımından böyle davranışların insanın hayatını kaydırabileceğini düşünmek gerekir.”

İşsiz kalma korkusu

Deutschland Finanzkrise Börse in Frankfurt Börsenmakler und Kurve
Fotoğraf: AP

İşletmelerin büyük çaplı personel indiriminde karar kılması da ahlak erozyonu yaratabiliyor. Bu kanaatte olanların oranı Avrupa ortalamasında %60, Almanya’da ise %80’i buluyor.

Yolsuzlukla mücadele uzmanı Heissner, işini kaybetme tehlikesinin ahlaki standartları değiştirdiğini anlatıyor:

“Çalışan önce ‘bu işletmede geleceğim var mı, yoksa kendime başka yerde iş mi arayayım’, diyor. İş arama kısmı ağır basarsa çalıştığı işletme ile arasındaki zihni bağ da zayıflıyor.”

Şirketler arası birleşmeler çok sayıda çalışanın işini kaybetmesine yol açıyor. Almanların yaklaşık yarısı, birleşmenin yolsuzluğa zemin hazırladığı görüşünde. Stefan Heissner, şirket izdivaçlarının sadece iki şirketin birleşmesi olmayıp, farklı işletmecilik anlayışlarını da karşı karşıya getirdiğini ve kontrol mekanizmalarındaki farklı kuralların şeffaflığı önlediğini söylüyor.

Birleşmelerin yarattığı rant

Grafik Geldbündel in Waage korruption Bestechnung Symbolbild mit Thumbnail
Fotoğraf: AP

Öncelikle ekonomik kriz dönemlerinde branşların yapısı da değişiyor. Şirket satın almalar ve birleşmeler gündeme geliyor. Bu faktörler, normal dönemlerde bile kurutulamayan yolsuzluk bataklığıyla mücadeleyi daha da zorlaştırıyor. Yolsuzlukla mücadele uzmanı Heissner, birleşme sırasında her iki tarafın da ‘yolsuzluk rantı’ elde ettiğini anlatıyor:

“Dolandırıcılıkta kimin zarara uğradığı öyle hemen ortaya çıkmaz. Örneğin satış bölümünde çalışan biri rüşvet vermişse, krizde bile satış hedefini tutturabildiği için işletme içinde itibar kazanır.”

Yolsuzluğun bedeli ağır

Yolsuzlukla ilgili deliller işletme dışında kaldığından, satış bölümünde işlenen yolsuzluk suçları ortaya daha da zor çıkarılabiliyor.

Stefan Heissner her şeye rağmen yolsuzlukla mücadelenin boşa olmadığını ve birkaç yıl önce başlatılan sürecin global çapta uygulandığını söylüyor:

“Yolsuzluk sadece işletmeleri değil, bütün toplumu ilgilendiren bir konu. Sanayi ülkelerinden kalkınma halindeki ülkelere gittiğinizde, devletlerin ve bölgelerin kalkınması önündeki en büyük engelin, açlık ve fakirlikle mücadelenin boşa gitmesinin en önemli nedeninin yolsuzluk olduğunu görürsünüz. Bu bakımdan yolsuzlukla mücadelede gerileme olmaması gerekir.”


Danhong Zhang / Çeviren: Ahmet Günaltay

Editör: Murat Çelikkafa