1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kuran'ın adına mı?

Verica Spasovska / DW22 Mart 2007

Almanya'nın Frankfurt kentinde bir kadın hakim, dayak yediği kocasından boşanmak isteyen Faslı kadının başvurusunu, “Bazı Müslümanlar arasında bu tip uygulamaların mümkün olduğu" gerekçesiyle reddetmesi ülkede ateşli tartışmalara yol açtı. DW Orta ve Güneydoğu Avrupa Yayınlar Sorumlusu Verica Spasovska’nın yorumu...

https://p.dw.com/p/AZlX

“2007 yılında Almanya’da olup bitenler inanılır gibi değil: Bir kadın hakim, evlilikte kötü muamelenin kabul edilemez bir durum olmadığını belirterek, kocasından dayak yiyen bir kadının acil boşanma isteğini reddediyor! Hakime göre, Kur'an-ı Kerim erkeklere eşlerini dövme hakkını tanıyor. Yani hakim, anayasaya değil de Kuran’a dayanarak bir karar veriyor!

Bu dehşet verici tutum, uzun süredir etrafında ateşli tartışmaların döndüğü yabancıların Almanya’ya entegrasyonu konusuyla da yakından ilgili. Neyse ki, Faslı kadın hakkında verdiği kararı, Kur'an-ı Kerim'in bir suresini örnek göstererek haklı göstermeye çalışan, hakimi tarafsızlığını kaybettiği gerekçesiyle davadan alındı ve yerine davaya bakması için başka bir hakim atandı. Böylece en azından doğru yolda bir adım atılmış oldu...

Aslında ’bunun münferit bir olay olduğunu’ hatırlatarak ortalığı yatıştırmaya çalışan Alman Federal Adalet Bakanı Brigitte Zyries haklı. Hangi partiden olurlarsa olsunlar tüm siyasetçilerin söz konusu mahkeme kararını eleştirmeleri de iyi bir şey.

Ancak buna rağmen, kadın hakimin kararı topluma ciddi bir zarar verdi. Çünkü burada bir çifte standart söz konusu ve bu karar, Almanya’da bir paralel toplumda yaşama hakkına sahip olduklarını, Anayasa’ya göre değil de kendi kurallarına göre yaşayabileceklerini düşünenlere cesaret verdi. Karar, eşini dövmenin hatta öldürmenin, dini vecibeleri yerine getirebilme özgürlüğünün bir parçası olduğunu sananlar için bir teşvik oldu. Zira aile içi şiddeti hoşgörenlerin namus cinayetlerine de ılımlı yaklaşmaları muhtemel.

Paralel toplumların gelişmesine neden olan böyle bir mahkeme kararı, kültürel farklılılara gösterilen hassasiyetin yanlış bir şekilde ifade edilmesidir. Ve her durumda örnek teşkil etmesinin önüne geçilmelidir.

Daha net bir biçimde ifade etmek gerekirse: Hiçbir erkek, hangi kültüre mensup olursa olsun, eşine, ister Hristiyan, ister Musevi, ister Müslüman olsun kötü muamele etme hakkına sanip değil! Bu bizim temel değerlerimizin bir parçası ve Almanya’da yaşayan herkes bunu kabul etmek durumunda.

Ayrıca hakimin, dayak yediği için kocasından acilen boşanmak isteyen Faslı kadının başvurusunu reddetmesi başka bir açıdan daha yanlış. Bu karar, Müslüman evliliklerinde şiddetin gündelik hayatın ve geleneklerin bir parçası olduğu iddiasını ortaya atıyor. Böylece de birçok Müslümana haksızlık yapılmış oluyor.

Hakim, gayet karmaşık ve zor bir iş olan Kuran’ın yorumlanmasını, bu işin uzmanlarına bıraksaydı ve kararını, kendi uzmanlık alanı, Alman Anayasası’na dayandırarak verseydi iyi ederdi...“