1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kuzey Kıbrıs'a Birlik persfektifi

Bernd Riegert / DW27 Nisan 2004

AB Dışişleri Bakanları Konseyi, Ada‘nın yeniden birleşmesi için yapılan referandumun başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen Kıbrıs Türkleri’ne Birlik perspektifi açtı. Dışişleri bakanlarının Lüksemburg’daki buluşmasında Türk toplumuna, ‘geleceğinin tek Kıbrıs’ın AB üyeliğinde yattığı’ mesajını vererek, sınır sorununun derhal ele alınacağını duyurdular. Bakanlar Konseyi, Kuzey Kıbrıs üzerindeki ambargonun kaldırılıp bölgeye ekonomik yardım yapılmasını karara bağladı. Hayal kırıklığına yol açan referanduma AB’nin gösterdiği tepkiyi yorumladı:

https://p.dw.com/p/Aa4A

Kıbrıs Rumları’nın birleşmeyi reddetmeleri AB dışişleri bakanlarını hayal kırıklığına uğrattı. Bakanlar, sonuçtan derin üzüntü duyduklarını ve tarihi bir fırsatın kaçırıldığını dile getirdiler. Dış İlişkilerden Sorumlu Komisyon üyesi Chris Patten, birleşmeyi önlemek için kampanya yapan Kıbrıs Rum yönetiminin dürüst davranmadığını söylerken, AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen kapıyı Kıbrıs Rum medyasının suratına kapattı.

Tarihi referandum öncesinde AB’nin Rum yönetimine neden baskı yapmadığına anlam vermek ise zor. On gün önceki gayrı resmi buluşmada Rum kesiminin Dışişleri Bakanı, Annan Planı‘nı reddetme kararından dönmeyeceklerini açıkça dile getirmişti. Kıbrıs’ın üyelik müzakereleri, "yeniden birleşmenin ortak hedef olması gerektiği" kaydına bağlandığı için Rum yönetiminin AB’yi atlattığını söylemek yanlış olmaz.

Verheugen ise AB’nin müzakere taktiğini savunarak, "Kıbrıs’ın ancak birleşerek AB üyesi olabileceğini baştan beri herkes biliyordu" dedi. 2002 yılındaki Kopenhag’daki genişleme zirvesinde ise Rum kesiminin tek başına da Birlik üyesi olabileceği karara bağlanmıştı. Amaç, o zamana kadar statükonun değiştirilmemesi için katı bir tutum sergileyen Türkiye ve Kıbrıs Türk yönetimlerini diyaloğa ikna etmekti. Nitekim, bu tutum sonuç verdi ve Türk tarafı esnekleşti, ardından da Annan Planı‘nın halk oyuna sunulması mümkün oldu. Rum tarafının planı reddedebileceği ise AB’nin aklına gelmemişti.

Dışişleri bakanlarının Türk kesimini kaderine terketmeyip mali yardım yapması ve ticari kolaylık sağlaması doğru atılmış bir adımdır. Ancak AB’nin Kuzey‘le sıkı ilişki kurması, şimdiye kadar tanımadığı bu bölgeyi sağlamlaştırıp devletleşmeye özendirebilir. Nitekim, Almanya ve Türkiye Dışişleri Bakanları da bölünmüşlüğün kalıcı hale gelmesinden çekindiklerini dile getirmişlerdi.

Günther Verheugen’e kalsa, Kuzey ile birleşene kadar Rum kesiminin Birlik üyeliği askıya alınırdı. Ancak antlaşmalar, Kıbrıs Rum kesiminin 1 Mayıs’ta tam üye olacağını ve AB’nin Kıbrıs mesellesini üstleneceğini gösteriyor.

Kıbrıs dramından Türkiye galip çıktı. Erdoğan hükümeti Kıbrıs Türk yönetimine Annan Planı‘nı kabul ettirmekle, Ekim ayında alınacak tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı öncesinde puan toplamış oldu. Kıbrıs Rum yönetimi tam üye sıfatıyla, Türkiye’yi AB’ye götüren yolu tıkayabilir. Lüksemburg’daki diplomatlar Rumlar’ın buna cesaret edemeyeceğini söylüyorlar, ama Rum vetosunun gelmeyeceğinden kim emin olabilir? AB Kıbrıs Rumları’nın nasıl davranacaklarını kestirmede referandum yanılgısına düşmemiş miydi?