1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Lizbon Antlaşması'nın genişlemeye etkisi

16 Kasım 2009

Lizbon Antlaşması 1 Aralık tarihinde yürürlüğe girecek. Peki AB'nin genişlemesi için kaçınılmaz olduğu söylenen reform antlaşması, Türkiye'nin üyelik sürecini nasıl etkiler? İşte bu sorunun yanıtı:

https://p.dw.com/p/KY7C
Lizbon Antlaşması'nın tüm üye ülkelerde onay süreci tamamlandı.Fotoğraf: EC AV Service

Yıllarca süren tartışmalar ve mücadelelerin ardından, Lizbon Antlaşması'nın önündeki engeller nihayet kalktı. Eğer son anda çok büyük bir terslik olmazsa Antlaşma, 1 Aralık’ta yürürlüğe giriyor. Bu amaçla perşembe günü özel bir AB liderler zirvesi düzenleniyor. Antlaşma'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte genişleme yorgunu Birliğe tekrar yeni bir hareket gelebilir.

Geçen beş yıl içinde AB, iki genişleme süreci yaşadı ve toplam 12 devlet AB üyesi oldu. Şimdi, 27 üyeli Birliğin, Lizbon Antlaşması ile daha etkin bir hale gelmesi bekleniyor. Peki, Lizbon Antlaşması, gelecekteki genişlemeler için ne anlam ifade ediyor?

Galerie EU Erweiterung Plakat
Fotoğraf: EU

Lizbon Antlaşması’nın onaylanmasından önce, şu uyarıcı nitelikteki ifade sık sık dikkat çekiyordu: "Lizbon Antlaşması olmaksızın, AB’de yeni bir genişleme süreci, hiç bir şekilde mümkün olamaz.“ Bu konuda hukukî bir yaptırım olmasa da şu ana kadar geçerli olan Nice Anlaşması, 27 üyeli AB’den daha geniş bir Birliği kapsamıyordu.

En büyük Birlik ülkelerinden Fransa ve Almanya, defalarca Lizbon Antlaşması olmadan, yeni genişlemelere karşı olduklarını dile getirmişlerdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Antlaşma’nın önemine şu sözlerle vurgu yapmıştı: "AB’yi daha fazla genişletebilmek ve işler hale gelebilmek için, Lizbon Antlaşması’na ihtiyacımız var. Avrupa’nın istikrarı için büyük bir öneme sahip olan Batı Balkanlar’ı düşündüğüm zaman, genişlemenin önemli bir konu olduğunu görüyorum.“

Deutschland EU Bundeskanzlerin Angela Merkel Flagge
Fotoğraf: AP

Antlaşma, AB’de pek çok alanda çoğunluk kararını getiriyor. Ancak genişleme konusunda değil. AB üyesi ülkeler, yeni bir üyenin kabul edilmesine oy birliğiyle karar vermek zorundalar. Tabii zorlu ve yıllar süren müzakereler sonrası!

Antlaşma ile ilgili görüşler

Avrupa Parlamentosu'nun Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili üyesi Elmar Brok’a göre, gelecekteki genişleme süreci dikkate alındığında, Lizbon Antlaşması, yine de önemli bir avantaja sahip. Ancak Brok, bazı tehlikeleri de dile getiriyor: "Daha fazla çoğunluk kararına sahibiz ve ne kadar çok ülke varsa o kadar çok çoğunluk kararı olmalı. Ancak her zaman birinin süreci bloke etme tehlikesi mevcut.“

Elmar Brok
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

Brok, dokuz yıl süren müzakere sürecinden sonra, Anayasa reformunun artık günü geçmiş olduğunu da belirtiyor: "Aslında Lizbon Antlaşması, eski genişleme süreci için geç kalmış bir koşuldur. İlerideki genişleme süreci için ise bir koşul değildir. Bu nedenle, Lizbon Antlaşması da büyük boyutta bir genişlemeye fırsat vermemektedir.“

Türkiye’nin uzun AB yolu

Buna göre, önce Hırvatistan ve belki sonra İzlanda AB üyesi olacak. Türkiye ile müzakereler yürütülse de bu toplamda 20 yıl sürebilir. Avrupa Parlamentosu'nun Yeşiller Partili üyesi Reinhard Bütikofer, meclis gruplarının, Türkiye’nin AB'ye tam üye olması gerektiğine inanan tek grubun Yeşiller olduğunu vurguluyor ve Antlaşma’nın yürürlüğe girmesini bir fırsat olarak görüyor: "İlerideki genişlemeler konusunda daha fazla iyimserlik mevcut. Ancak benim kanaatim şudur: Gelecekteki her genişleme zor olmalı ve her durumda tartışılarak mücadele edilmelidir.“

Üyelikten çıkarmak da mümkün

Şüphesiz 2004 Mayıs ayındaki gibi 10 ülkenin birden üye olmasına benzer bir durum bir daha yaşanmayacak. Lizbon Antlaşması ile birlikte AB teoride küçülebilir de. Çünkü reform antlaşmasıyla, AB tarihinde ilk kez, bir üyenin birlikten çıkarılması olasılığı da mümkün.

© Deutsche Welle Türkçe

Susanne Henn/ Çeviren: Başak Sezen

Editör: Murat Çelikkafa