Merkel yalnız mı kalıyor?

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Almanya Başbakanı'na duyduğu sevgiyi kamuoyu önünde açıkladığı dönem, geride kaldı. Sarkozy “Angela Merkel’i dile getirebileceğimden daha da çok seviyorum” demişti. İşte medyada sık sık kullanılan, Sarkozy ve Merkel ittifakını belirten “Merkozy” terimi de bu şekilde ortaya çıkmış oldu.

Gerçi son dönemde bu ikilinin yolları ayrıldı denilebilir. Zira Sarkozy, seçim kampanyasında Merkel desteğinin işe yaramadığını görünce, koltuğunu korumak için ilişkiye biraz mesafe koymaya karar verdi. Almanya Başbakanı Merkel ise bunu “Fransa’daki seçimin nasıl sonuçlanacağı konusunda benim içim gayet rahat. Zaten seçimlerde kimi desteklediğimi de daha önce açıklamıştım” şeklinde değerlendirdi.

Merkel - Hollande ittifakı da mümkün mü?

Merkel, Sarkozy’i desteklediğini açıkça belirtmiş olsa da Fransa’daki seçimlerin ilk turundan Hollande’ın galip çıkması, akıllara Merkel’in sıkı tasarruf önlemleri içeren Avrupa poltikalarına muhafazakâr müttefiği olmadan nasıl devam edebileceği sorularını getirdi. Zira Hollande’ın, Merkel’i ve onun icadı olan Malî İttifak anlaşmasını, dile getirebileceğinden daha az sevdiği kesin. Çünkü bu anlaşma, Fransa ve 24 AB ülkesinin hükümetlerine sıkı bir bütçe disiplini getiriyor. Oysa François Hollande’ın bambaşka düşünceleri vardı. Hollande bundan bir süre önce “Bu anlaşmanın onaylanmasını kabul etmeyeceğim” diyordu. Ama bu sözlerin üzerinden de uzun zaman geçti. Hollande da fikrini biraz değiştirmiş görünüyor. Zira Hollande, eğer ekonomik büyümeyi frenlemeyeceği maddesi eklenirse anlaşmayı imzalayabileceğini söyledi.

Angela Merkel’in da bu talebe bir itirazı yok gibi, aksine gayet memnun olduğu söylenebilir. Zira Merkel “Sağlam bütçe disiplini kalıcı ve uzun vadeli ekonomik büyüme için önemlidir. Ve bizim sadece iyi bir bütçe disiplinine değil, aynı zamanda ekonomik büyümeyi sağlayacak her şeye ihtiyacımız vardır” diye konuşmuştu. Böylece Merkel ve Hollande arasındaki buzlar da çözülmüş oldu.

Mali İttifak anlaşmasına Türkiye örneği

Buna karşın Merkel, bir başka ülkedeki ortağını da kaybetti. Zira aşırı sağcı Geert Wilders’in azınlık hükümetine verdiği desteği çekmesi üzerine, ağır bir tasarruf paketi hazırlayan Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Kraliçe Beatrix'e istifasını sundu. Hollandalıların büyük çoğunluğu da Merkel’in tasarruf taleplerinin abartılı olduğu görüşünde. Peki Hollanda'da yakında yapılacak seçimlerden, sıkı Malî İttifak anlaşmasına karşı olan bir hükümet galip çıkarsa ne olacak? Angela Merkel’in bu konuda bir endişesi bulunmuyor ve anlaşmanın nasıl devam ettirilebileceğini, kendisinden Türkiye’ye ilişkin verdiği bir örnekle açıkladı: “Avrupa'da her gün bir yerlerde bir seçim oluyor. Ben başbakan olduğumda, o zamanlar örneğin Türkiye ile AB'ne üyelik müzakereleri yapmak istemiyordum. Ama benden önceki başbakan bu müzakereleri başlatmıştı. Tabii ki ben de doğal olarak devam ettirmek zorunda kaldım.”

Almanya Başbakanı devamlılıktan yana, zira verilen karar, öyle de kalmalıdır. AB Komisyonu'nda poltik bir değerlendirme yapmaktan henüz kaçınılıyor. Ancak AB Komisyonu Sözcüsü Amadeu Altafaj Tardio, Malî İttifak anlaşmasının yeniden görüşmeye açılıp açılmamasına ise şu yanıtı veriyor: "Biz ekonomik düzenlemeler hakkında bir yıl boyunca her şeyi çoktan tartıştık. Her şeyi yeni baştan almak mı? Finans piyasaları tepe taklak olur."

AB politikacıları, Fransız Hollande kadar Hollandalı poltikacıların da bu durumun farkında olduğunu düşünüyor. Zira aksi takdirde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının kıracağı notlar, Avrupa çapında etkili olacaktır. Avrupa'daki borç krizinin o boyutlara varması ise Almanya Başbakanı Angela Merkel'i, Sarkozy'nin sevgisini kaybetmekten daha çok üzecektir.

© Deutsche Welle Türkçe

Sabine Henkel (Brüksel) / Çeviren: Başak Demir

Editör: Nihat Halıcı