1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Nükleer silahsızlanmada kriz

Julia Elvers27 Mayıs 2005

Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın değerlendirildiği ve 4 haftadan bu yana BM’de devam eden yıllık toplantısı bugün sona eriyor. Ancak uluslararası terörle mücadeleyi gerekçe gösteren Amerikan yönetiminin tutumu konferansın mesafe kaydedebilme şansını azaltıyor.

https://p.dw.com/p/AapP
Konferansın yapıldığı BM binasi önünde ise çevreciler gösteriler düzenledi
Konferansın yapıldığı BM binasi önünde ise çevreciler gösteriler düzenlediFotoğraf: AP

Uluslararası Nükleer Savaş Karşıtı Hekimler Birliği’nden (IPPNW) Xanthe Hall, konferanstan olumsuz bir sonuç çıkması durumunda, Amerika Birleşik Devletleri’nin „düşman“ olarak nitelediği ülkelerin atom silahı üretme faaliyetlerini hızlandıracağı kaygısını taşıyor.

Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması ise uluslararası boyutlarda imzalanmış en önemli silahsızlanma belgesi olarak kabul ediliyor. Bu anlaşmaya dünyanın hemen bütün ülkeleri onay verdi. Anlaşma, bir yandan atom silahına sahip ülkeleri silahsızlanmayla yükümlü kılarken, diğer taraftan bu ülkelere sivil alanda atom enerjisinden yararlanma imkanı tanıyor.

Nükleer enerjiden faydalanan ülkeler

Bağlantısızlar Grubu’nda değerlendirilen pek çok ülke, anlaşmanın bu yönüne dikkat çekiyor ve ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin gibi nükleer güç odaklarının silahsızlanmada somut adımlar atmalarını talep ediyorlar. Silahsızlanma uzmanı Xanthe Hall, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın bütün taraflara, nükleer zenginleştirme teknolojilerine erişim imkanı tanımasının yanlış olduğuna işaret ediyor.

Hall’a göre, nükleer kaynaklardan enerji üretmek amacıyla yararlanan bir ülke, atom bombası da üretebilir. Silahsızlanma uzmanı Xanthe Hall, bu bağlamda örnek vererek “Japonya Kuzey Kore tehdidine işaret edip kendi atom bombasını imal edebilir. Bunun için yeterince plutonyuma sahip“ değerlendirmesinde bulundu.

11 Eylül sonrası

Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın 1995 ve 2000 yıllarında yapılan gözden geçirme konferanslarında, nükleer güce sahip ülkelerin silahsızlanma alanında somut adımlar atması için uzlaşmaya varılmıştı. Ancak ABD’de 11 Eylül 2001 tarihinde meydana gelen saldırılar, nükleer silahsızlanma süreci açısından da bir milat oluşturdu. Uluslararası toplum, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın hayata geçirilmesi ve nükleer malzemelerin dolaşımı konusunda ikiye bölündü.

Washington terör eylemlerini gerekçe göstererek, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın hükümlerinin artık bağlayıcı olmadığına dikkat çekiyor. Amerikalı yetkililer, “Her zamankinden daha fazla atom silahlarına ihtiyaç duyduklarını“ belirtiyor. Amerikan yönetimi, buna karşılık “haydut devletler“ sınıfına giren ülkeler ile terör gruplarının atom silahlarına sahip olmalarının engellenmesi için uluslararası toplumun daha fazla çaba harcaması gerektiğini ifade ediyor.

Silahsızlanma uzmanları, Amerika’nın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını rafa koyan yaklaşımının son derece tehlikeli nitelik taşıdığına dikkat çekiyor ve bunun kontrolsüz nükleer silah üretimini körükleyeceğine işaret ediyorlar.