1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

080410 Israel Atommacht

9 Nisan 2010

İsrail Başbakanı, Obama'nın ev sahipliği yapacağı nükleer zirveye katılmayacağını açıkladı. Kararın Türkiye ve Mısır gibi ülkelerin, İsrail'e nükleer programı nedeniyle baskı yapacağı endişesiyle alındığı belirtiliyor.

https://p.dw.com/p/Mrhy
İsrail Başbakanı Benyamin NetanyahuFotoğraf: AP

Dünyanın nükleer silahsızlanmayı tartıştığı bugünlerde gözler daha çok İran ve Kuzey Kore gibi nükleer programlarının içeriği tam olarak bilinmeyen ülkeler üzerinde. İsrail’in nükleer silahları konusunda ise neredeyse hiç konuşulmuyor. Aslında İsrail’in stratejisi de bu. Yani elindeki güç ile ilgili kesin bir ipucu vermemek.

ABD Başkanı Barack Obama’nın girişimiyle önümüzdeki pazartesi ve salı günleri Washington’da bir nükleer güvenlik zirvesi düzenlenecek. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ise zirveye katılmayacağını açıklayarak tüm dikkatleri üzerine çekti. İsrail Radyosu'na göre Netanyahu'nun katılımını iptal etmesinin nedeni, “Türkiye ve Mısır gibi Müslüman ülkelerin, zirveyi suistimal ederek İsrail’e Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na dâhil olması konusunda baskı yapacaklarının öğrenilmesi.” İki günlük zirveye 40’tan fazla ülkenin liderinin katılması bekleniyor.

Eski teknisyenin ortaya çıkardığı sır

Mordechai Vanunu olmasaydı, dünya bugüne dek büyük bir ihtimalle İsrail’in gerçekten nükleer silahlara sahip olup olmadığını bilemeyecekti. Vanunu, İsrail’in Negev Çölü’ndeki nükleer araştırma merkezi Dimona’da teknisyen olarak çalışıyordu. 1986 yılında Avustralya’ya giden Vanunu, orada İngiliz basınına İsrail’in nükleer programının gizli ayrıntılarını açıkladı. Bu açıklama ona dünya genelinde kısa süreli bir ün kazandırsa da sonunda hapse girmesine neden oldu. Çünkü bu olay sonrası, İsrail gizli servisi Mossad, Vanunu’yu İsrail’e kaçırdı. Casusluk ve sırları ifşa gerekçeleriyle 18 yıl hapse mahkûm edildi.

Vanunu, yine de yaptığının doğru olduğuna inanıyor ve "Bunun için ağır bir ceza çekmek ve yüksek bir bedel ödemek zorunda kalsam da buna değdiğini düşünüyorum. Burada bir ihanet değil, gerçeklerin açıklanması durumu söz konusu. Hatta bunun İsrail’i yeni bir soykırımdan kurtarmakla ilgili olduğuna inandım. Çünkü İsrail nükleer silahlarını kullanacak olursa, düşmanları da ona misilleme yapacaktır. Sessiz kalmayacaklardır. Bu da savaş anlamına gelir" diyor.

Vanunu’nun açıklamaları dünya kamuoyunda bomba gibi patlamıştı. İsrail'in daha 1980’li yılların ortasında 75 ila 200 nükleer silaha, ayrıca yüksek teknolojili taşıyıcı sistemlerine sahip olduğu tahmin ediliyor. Eğer bu rakamlar doğruysa, İsrail ABD, Rusya, Fransa ve Çin’den sonra dünyanın beşinci büyük nükleer gücü demektir. Öte yandan İsrail bugüne dek, ülkenin nükleer silahlara sahip olduğu yönündeki iddiaları ne doğruladı ne de inkâr etti. 1986 yılında Vanunu’nun açıklamalarından sonra bir röportaj veren İsrail’in o zamanki Almanya büyükelçisi Shimon Stein, "İsrail’in tutumu son on yılda değişmedi. Tutumumuz oldukça basit: İsrail, Ortadoğu’da nükleer silahları devreue sokan ilk ülke olmayacak. Bu konuda ekleyecek başka bir sözüm yok" diye konuşmuştu.

ABD'nin koruyucu rolü

Bununla birlikte, İsrail’in 1950’li yılların sonunda, özellikle Fransızların yardımıyla nükleer silah üretimine başladığı açık bir sır. O dönem İsrail Savunma Bakanlığı müsteşarlığı görevini yürüten şimdiki İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, İsrail’in nükleer programına hız vermişti. Yine de İsrail bugüne dek dünyayı nükleer programıyla ilgili bilerek belirsizlik içinde bıraktı.

Peres, "Biri sizi öldürmek istediği zaman, hayatınızı kurtarmak için şaşırtmacalara başvurduğunuzda bu ahlak dışı değildir. Eğer düşmanlarımız olmasaydı bizim de şaşırtmacalara ve caydırıcılığa ihtiyacımız olmazdı" diyerek savunmada bulundu.

İsrail’in bugüne dek geçerli olan “nükleer belirsizlik“ doktrinini koruyabilmesi, müttefiki ABD ile de alakalı. Çünkü Washington 1960’lı yıllardan bu yana İsrail’in nükleer programı konusunda koruyucu bir tutum takınıyor. ABD, dışarıdan gelen her türlü baskıyı bertaraf ettiği için İsrail bugüne değin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasını da imzalamadı. Dolayısıyla Viyana'daki Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın kontrollerinden korkmasına da gerek kalmadı.

Saddam Hüseyin neden korktu?

Bu nükleer belirsizlik doktrininin işe yaradığı konusunda İsrail’in hiçbir şüphesi yok. İsrail’in İran’daki bir nükleer silahlanmadan bu kadar korktuğu bir zamanda dahi. Ülkenin bu tür tehlikelere karşı hazırlıklı olması gerektiği düşünülüyor.

Tel Aviv Üniversitesi'nden siyaset bilimci Reuven Pedatzur, 1990’lı yıllarda Irak’ın Kuveyt’e girmesinden sonra İsrail’e de saldırılara başladığını hatırlatıyor ve "O dönem Saddam Hüseyin bize roketlerle saldırmıştı. Kimyasal silahlara da sahipti ancak onları kullanmadı. Damadı Ürdün’e geçtiğinde, ona “Kimyasal silahları neden kullanmadıklarını“ sordular. Çok açık bir cevap verdi ve “İsrail’in nükleer silahlarla misilleme yapmasından korktuk“ dedi. Yani bu bir başarıydı" diye konuşuyor.

© Deutsche Welle Türkçe


Thomas Latschan / Çeviri: Başak Sezen

Editör: Beklan Kulaksızoğlu