1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Organ bağışı umudu

31 Temmuz 2012

Almanya'daki organ bağışı yetersizliğinin önüne geçmek için çıkarılan yeni yasa 1 Ağustos'tan itibaren yürürlüğe giriyor. Ancak yeni uygulamanın organ bağışı sayısını artıracağına dair şüpheler var.

https://p.dw.com/p/15hEg
Fotoğraf: fotolia/cirquedesprit

51 yaşındaki kalp hastası Jürgen Stouwe, Avrupa’nın en büyük kalp merkezi olan Bad Oeynhausen’daki kliniğe geçen yıl getirilmiş, 8 hafta komada kalmış. O zamandan bu yana da bu kalp cihazına bağlı olarak yaşamını sürdürebiliyor. Stouwe, “Geçtiğimiz son 10 ya da 20 yılda yaşadıklarım hakkında sık sık düşünüyorum. Nerelerde tatilimi geçirdiğimi ve ne kadar spor yaptığımı. Bu düşüncelerin ardından yeni bir kalp için sevincim daha da artıyor, umarım bir gün gelecek o kalp. Ama diğer yandan da bir panik kaplıyor içimi, çünkü kalp bulunursa, nakli, kolay bir ameliyat olmayacak” diye konuşuyor.

Bad Oeynhausen’daki klinikte Jürgen Stouwe ile birlikte yaklaşık 250 hasta yeni bir kalp bulunmasını umuyor. Hatta bu hastalar arasında 16 yaşına bile gelmemiş olanlar var. Tümü, hasta kalplerinin ilaç ve makinelerin yardımı ile çarpmaya devam etmesi için bu klinikte kalıyor. Hepsinin adı organ bağışı listesinde bulunuyor. Jürgen Stouwe de yaklaşık 3,5 aydır bu listede.

"En zor soru"

Organ bağışı konusunda Avrupa’da farklı uygulamalar mevcut. Örneğin Avusturya ve İspanya’daki uygulamaların tersine Almanya’da insanlar organlarını bağışlamak isteyip istemediklerini açıkça ibraz etmek durumundalar. Bunun için bir organ bağışı karnesi doldurmaları gerekiyor. Ancak Almanya’daki bu uygulamanın pek işe yaradığı söylenemez. Zira birçok kişi organ bağışında bulunmak istiyor ama bu insanların küçük bir bölümü bu isteğini resmi olarak belgeliyor. Dolayısı ile ani bir ölüm söz konusu olduğunda hasta yakınlarının bu kararı vermesi gerekiyor. Ancak Kalp Cerrahı Profesör Jan Gummert bu durumu çok “yakışıksız” olarak niteliyor. Gummert, “Çünkü hasta yakınları daha sevdikleri kişinin ölümünü bile kabullenemezken, kaybettikleri kişinin yası onları daha yeni yakalamışken, bu sorunun sorulması hiç uygun olmuyor. Zaten en zoru da öyle bir anda bu soruyu sorma cesaretini toplamak oluyor. Ama eğer ölen kişinin kendisi, tıpkı mirası gibi organlarını bağışlayıp bağışlamayacağını daha hayatta iken kararlaştırırsa, bu hasta yakınları dahil herkesin işini büyük ölçüde kolaylaştırır” diye konuşuyor.



İtiraz yöntemi

Almanya’da her yıl 12 bin kişi organ bekleme listesine alınıyor. Ancak bunların dörtte biri ya ihtiyacı olan organı bulamıyor ya da organ bulunduğunda artık geç kalınmış oluyor. Oysa Almanya’da yaşayanların yüzde 80’ni organ bağışına sıcak bakıyor. Ama bunların sadece yüzde 20’si bu isteğini resmî olarak ibraz ettiği için, ülkede organ bağışında büyük bir eksiklik yaşanıyor. Politikacılar duruma bir çözüm getirmek için düğmeye bastı. 1 Ağustos’tan itibaren hastalık sigortası yapan şirketler müşterilerini düzenli olarak organ bağışına dair bilgilendirecek. Böylece konuyu gözardı etmeye çalışanlar, bir anlamda organ bağışı konusunda düşünmeye teşvik edilecek. Ancak Cerrah Gummert, bu uygulamanın Almanya’daki organ bağışı sayısını büyük ölçüde artırmayacağını düşünüyor ve politikacıların daha somut ve cesur adımlar atması gerektiğini kaydediyor. Gummert, “Bence en mantıklı çözüm, insanlara bunu açıkça sormak olur. Onlara, ‘Bu konudaki fikrini lütfen ibraz ediver’ demek yeterli olur” diyor.

Birçok Avrupa ülkesinde itiraz yöntemi uygulanarak organ yetersizliğinin önüne geçilebiliyor. Bu yöntem, hiçbir itirazda bulunmadığı sürece kişinin otomatik olarak organ bağışcısı sayılmasını öngörüyor.

Wochenrückblick KW 39 Symbolbild Organspende Flash-Galerie
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Prof. Dr. Jan Gummert
Prof. Dr. Jan GummertFotoğraf: DW

© Deutsche Welle Türkçe

Vera Freitag/ Çeviren: Başak Demir

Editör: Başak Özay