1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortadoğu'da kısırdöngü

Peter Philipp2 Ekim 2004

Ortadoğu’da durum iyiden iyiye kontrolden çıktı. Ne Irak’ta ABD komutasındaki güçler, ne de Filistin bölgelerinde işgali süren İsrail bu şiddetin önüne geçebilecek gibi görünüyor. Söz konusu sorunları bertaraf edebilmek için siyasi çözümler çoktan ortaya kondu, ancak bunların hayata geçirilip geçirilemeyeceği şüpheli. DW yorumcularından Peter Philipp Ortadoğu’daki kısırdöngüyü değerlendiriyor:

https://p.dw.com/p/Aa0g

Gerek İsrail’den gerekse Irak’daki Amerikan birliklerinden yapılan resmi açıklamalar birbirine benziyor. Bu açıklamalarda ”İsrail hükümeti Gazze Şeridi’nin kuzeyinde büyük bir operasyon başlattı ya da Amerikan kuvvetleri Irak’daki direnişin kalelerini taarruz ile denetim altına almayı amaçlıyor” gibi cümleler yer alıyor. Askeri bir tebliğ niteliği taşıyan bu açıklamalar, ”kararlılık ve güç gösterisi” anlamına gelmesi gerekirken tam tersi bir etki yaratıyor ve İsrail ile ABD’nin çaresizliğini ortaya koyuyor. Bu iki ülke de, göz göre göre yanlış yöne doğru, trajik adımlar atıyor. Bu adımların, durumu daha da karmaşıklaştıracağı başından belli oysa.

Şu aşamada başka bir alternatiften bahsetmek güç, ama başvurulan önlemlerin ne kadar etkili ve anlamlı olduğu sorulmalı. İsrail ve Birleşik Amerika, teröre karşı yürrüttükleri savaşta körü körüne karşı tarafın ” devletler hukuku açısından meşru direniş sürdürdüğü” gerekçesini geçerli kılmamak için uğraşıyor. Sivil halkın zarar gördüğü intihar saldırıları da bu iki ülkenin karşı tezini güçlendiriyor. Gelinen noktada krize sebep olan tarihi olaylar bile direnişe gerekçe olarak kullanılamaz hale geldi.

Başlı başına bir vaka sayılan Irak Savaşı, aynı 1967’deki 6 Gün Savaşı ve sonrasında işgal bölgesinde yaşananlar gibi, geriye döndürülemez bir gerçek. Bugün artık, bölgede çıkmaza giren durumdan nasıl kurtulunabilir, diye bakılmalı.

Irak’taki çözüm, seçimlerin zamanında yapılması, özgür bir hükümetin kurulması ve işgal güçlerinin yakın bir zamanda ülkeden çekilmesi olacaktır. Filistin bölgeleri için ise İsrail birliklerinin işgal ettikleri yerlerden çekilmesi, Filistin yönetiminin daha fazla otoriteye kavuşması, bağımsız bir Filisin devleti, hemen kurulamıyorsa da en azından bu yönde hazırlık yapılması tek çözüm.

Aslında bu iki vakada da çözüm yolu belli, ama bu bu yolu arşınlamak gitgide daha imkansız hale geliyor. Amerikan istatistiklerine göre Irak’da her 20 dakikada bir şiddet olayı meydana geliyor. Ve alınan önlemler aksi tesir yaratıyor. Çünkü Birleşik Amerika’nın başvurduğu önlemler sonucu ölen her suçsuz kişi, potansiyel saldırgan ordusunu güçlendiriyor. Filistin’de durum biraz daha farklı. Filistinlilerin çoğu İsrailli sivillere yönelik saldırlara karşı. Ama bu kişilerin farklı düşünen kendi insanına direnci, İsrail’in misilleme opearsyonlarında, tanklar ve savaş helikopterleri ile kırılıyor.

Her iki yerde de sadece nefret büyümekle kalmıyor, aynı zamanda barışçıl düzenlemelere ket vuruluyor. Irak’da gerçekten önümüzdeki yılın başında seçimlerin yapılması ya da İsaril Başbakanı Şaron’un Gazze Şerid’inden çekilme planını hayata geçirmesi pek olası görünmüyor. Taraflar şiddet kısırdöngüsüne git gide daha çok kapılıyor.