1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Pakistan terör açmazında

Christoph Heinzle/DW, Ajanslar19 Şubat 2007

Son dönemlerde ilişkilerini düzeltemeye çalışan ‘düşman kardeşler’ Hindistan ile Pakistan arasında sefer yapan dostluk trenine düzenlenen saldırıda en az 66 kişinin yaşamını yitirmesiye gözler yeniden bölgeye, özellikle Pakistan’a çevrildi. Zira Taliban militanlarının yetiştiği ve El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in saklandığı sanılan Pakistan İslamcı terörü desteklemekle suçlanıyor.

https://p.dw.com/p/AZUv
İslamcı grupların ülkedeki etkinliği hayli fazla. Siyasiler de bu grupların desteklerine muhtaç.
İslamcı grupların ülkedeki etkinliği hayli fazla. Siyasiler de bu grupların desteklerine muhtaç.Fotoğraf: AP

Uluslararası terörizmle mücadelede önemli bir aktör olan Pakistan, aynı zamanda teröristlere yataklık ediyor. 1999 yılında askeri darbe ile iktidarı ele geçiren dönemin genelkurmay başkanı, bugünkü Devlet Başkanı Pervez Müşerref, zor bir görevle karşı karşıya. Zira, Pakistan’da, din ile politika, siyasetten uzak iman ile radikal İslam, aynı madalyonun iki ayrı yüzünü oluşturuyor. NATO birlikleri ile Taliban militanları arasında, ilkbahar aylarında şiddetli çatışmaların beklendiği Afganistan’a yakınlığı yüzünden dikatler akistan’a yönelmiş durumda.

Pakistan’daki Kur’an okulları 1980’li yıllarda Afganistan’da eski SSCB ordusuna karşı savaşan mücahitlerin yetiştirilmesinde önemli bir rol oynuyordu. Taliban, bu okullarda yetişti. Örneğin, İslamabad’daki Lal Mescit Medresesi, 10 bin kız ve erkek öğrencinin devam ettiği, Pakistan’ın en büyük Kur’an okullarından biri. Medrese Müdür Yardımcısı Abdül Raşit Gazi, burada teröristlerin değil, geleceğin din adamlarının, iyi Müslümanların yetiştirildiğini vurguluyor.

Radikal İslam ile açıktan mücadele zor

Ancak, Taliban’ı desteklediğini de açıkça ifade ediyor. Gazi’ye göre “İslam, eğer bir ülkede despotluk hakimse, buna karşı kendini savunmayı ve direnmeyi öğretiyor. Taliban da kendini savunuyor, çünkü Amerikalılar, Irak’ta olduğu gibi hiç bir neden olmaksızın bu ülkeyi işgal ettiler. Her iki ülke de kendini savunuyor, bu cihattır. Tiranlığa ve saldırganlığa karşı haklı bir mücadeledir.

Devlet Başkanı Pervez Müşerref, 11 Eylül saldırılarının ardından, uluslararası baskı sonucu, medreselerin faaliyetlerini sınırlandırmaya çalıştı, ancak başarılı olduğu söylenemez. Mesela Pakistan hükümeti, Ocak ayının sonundan beri, kaçak olarak inşa edilen cami ve Kur’an okullarını yıkmak için çaba gösteriyor. Buna karşılık, yüzlerce Müslüman kadın İslamabad’daki Lal Mescit Medresesi’nin kütüphanesini işgal etti.

Medresenin müdür yardımcısı Gazi ise hükümeti dolaylı olarak tehdit ediyor: “Eğer bize bir şey yapacak olurlarsa, bize saldırırlarsa, mantıklı olan, bizim de karşılık vermemizdir.” Ve bu tehditler sonucu, Pakistan hükümeti bir kaç gün önce muhafazakar kesime yönelik tutumunda geri adım atmak zorunda kaldı. Müşerref, Kur’an okullarına karşı açıkça mücadele edemiyor. Bu okulları destekleyen radikal gruplar ve partilerin, siyasi ve sosyal hayatta güçlü olmaları, ordu ve istihbarat teşkilatlarında yandaşlarının bulunması, Müşerref’in mücadelesini zorlaştırıyor. Cemaat-i İslam gibi dini partiler, halkı popülist söylemlerle etkisi altına alıyor.

Halkı Cemaat-ı İslam yönlendiriyor

Cemaat-i İslam Genel Sekreteri Münver Hasan gibi, partinin propagandasını yapan üyeler, Batı ve Amerikan karşıtı fikirleri açıkça dile getiriyor. Hasan, “Dünyadaki en büyük terörist, George W. Bush’un kendisidir. Bush, dünyanın her yerinde milyonlarca Müslümanı öldürdü. Terörizm ve siyaset birbirinden ayrılmaz. Bugünkü terörizm, esasen Amerika Birleşik Devletleri’nin dış siyasetine, Bush tarafından İslamiyet’e karşı ilan edilen Haçlı Seferi’ne verilen bir yanıttır,” diye konuşuyor.

Pakistan’ın en eski, en büyük, en etkili dini partilerden biri olan Cemaat-i İslam’ın merkezi ülkenin doğusundaki Lahor kentinde bulunuyor. Parti, 2002 yılında yapılan son seçimlerde, oyların yüzde 11’ini aldı. Cemaat-i İslam, Pakistan’da en iyi örgütlenmiş siyasi yapılardan biri olarak nitelendiriliyor. Parti, Afganistan’daki savaşa veya Hz. Muhammed karikatürlerine ya da Müşerref ve müttefiklerine karşı olsun, kitleleri yönlendirme gücüne sahip.

Uluslararası toplum tarafından kabul edilmek için mücadele veren Müşerref’in işi hiç kolay değil, zira kendi ülkesinde iktidarını koruyabilmek için, muhafazakarların oylarına muhtaç.