1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Rusya, Kyoto Protokolü'nü imzalamıyor

Jens Thurau, DW2 Aralık 2003

Milano’da Dünya İklim Konferansı devam ederken, Rusya, Kyoto Protokolü'nü imzalamayacağını açıkladı. Bu, protokülün yürürlüğe giremeyeceği ve daha önce yapılan konferanslarda olduğunu gibi sonuç alınamayacağı belli. DW'den Jens Thurau, son yıllarda yapılan konferanslarda alınan kararları inceledi...

https://p.dw.com/p/Aaod
Milano'da Dünya İklim Konferansı devam ediyor
Milano'da Dünya İklim Konferansı devam ediyorFotoğraf: AP

Rio 1992: Birleşmiş Milletler‘in düzenlediği ilk dünya zirvesinde tüm katılımcıların heyecanı doruk noktasındaydı. İlk kez dünyanın en önemli sorunlarını görüşmek üzere, acil çevre sorunlarına çözüm bulmak, güney yarımküredeki yoksul ülkelerin kalıcı bir şekilde gelişmesini sağlayabilmek için ortaklaşa çözüm aranacaktı. Sanayileşmiş, gelişmiş ülkelerin de bu konferansa katılıp, dünya üzerindeki sorunların temelinde denetimsiz sanayileşmenin yattığını kabul etmesi, olumlu bir işaret olarak algılanmıştı.

Bu ilk küresel konferansta varlıklı ülkeler, dünyanın birincil sorunlarından biri olan küresel ısınmanın, çölleşmenin ve denizlerdeki su seviyesinin artmasının önüne geçmek için anlaşmalara imza koyuyor, ısınmanın ana nedeninin, sanayi, motorlu trafik ve özel meskenlerde enerji kullanımı sonucu atmosfere yayılan atık gazlar olduğunu kabul ediyordu.

Kyoto Protokolü oluşturuluyor

İlk iklim konferansı 1995 yılında Berlin’de yapıldı. Zamanın Almanya Başbakanı Helmut Kohl, tüm dünyadan Berlin’e gelen çevre korumacılara ümit verip, Almanya’nın 2005 yılına dek karbonmonoksit emisyonunu yüzde 25 azaltacağını müjdeliyor, bu hedef diğer ülkeleri de aynı yönde sözler vermeye zorluyordu. 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde yapılan bir diğer iklim konferansındaysa, Rio’da alınan kararlar somutlaştırılıyor, bağlayıcı bir metin şekline dönüştürülüyordu. Kyoto Protokolü‘ne göre, dünyanın en varlıklı 40 ülkesi 2010 yılına dek karbonmonoksit emisyonunu yüzde 5.2 oranında azaltmayı kabul ediyordu.

Ancak kısa bir süre sonra kararın asıl niteliği belli oluyordu: Varlıklı devletler kendi ülkelerinde aynı şekilde üretime ve zaralı gaz emisyonuna devam ederken, üçüncü dünya ülkelerinde destekledikleri çevre projeleriyle, kendi iklim hesaplarına puan yazılıyordu. Bu da varlıklı ülkelerle yoksul ve gelişmekte olan ülkeler arasında geniş çaplı pazarlıklara, aynı zamanda ise çevre politikasının öneminin azalmasına neden oluyordu.

ABD imzasını çekti

2000 yılında Lahey’de düzenlenen konferanstaysa, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kyoto Protokolü‘nden imzasını çekmesinden sonra, Avustralya da aynı yolu izliyordu. Bu da çevreye vurulan önemli bir darbeyi belirliyordu. Çünkü dünya zararlı gaz emsiyonunun yüzde 25’i ABD’den kaynaklanıyor. 2001 yılında Marakeş’te yapılan konferansta ise Amerika olmadan alınan ve birçok esnekliği beraberinde getiren kararlarla, Kyoto Protokolü‘nün sulandırılmış haliyle, karbonmonoksit emisyonlarının yalnızca aynı oranda kalması sağlanıyordu.

Bu konudaki anlaşmayı aralarında Almanya’nın da bulunduğu 119 ülke imzaladı. Bu ise emisyonların yüzde 44’üne eşdeğer. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için yüzde 55 gibi bir değerin kapsama alınması gerekiyor, bu da ancak Rusya’nın da anlaşmatya imza atmasıyla sağlanabilecekti Ancak Rusya şimdi protokolü bu haliyle imzalamayacağını açıkladı.

Milano’da şimdi başlayan son iklim konferansında durağan bir dönem yaşanıyor. Herkes ve özellikle konferansı izlemeye gelen çevre grupları, Rusya’nın imza atmasını bekliyordu.