1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sünnet meclise taşınıyor

17 Temmuz 2012

Köln’de bir mahkemenin sünneti "yaralama suçu" olarak değerlendirdiği karar sonrası siyasiler sünnete izin veren bir yasal düzenleme getirmeye hazırlanıyor.

https://p.dw.com/p/15ZGv
Fotoğraf: picture alliance / dpa

Almanya’da sünneti "cezaî bir eylem" olarak değerlendiren mahkeme kararı ile karışan ortalık, siyasetin müdahalesiyle durulacağa benziyor. Başbakan Angela Merkel'in, “Yahudilerin dinî ritüellerini yerine getiremediği dünyadaki tek ülkenin Almanya olmasını istemiyorum” diyerek sünnet yasağına karşı olduğunu duyurması tartışmaları daha da hararetlendirdi. Siyasetçiler konuya şimdi hızla yasal bir düzenleme getirmeye hazırlanıyor.

Sol Parti dışında Federal Meclis’te grubu bulunan partiler arasında sünnetle ilgili derin bir görüş ayrılığı yok. İktidarı oluşturan Hrıstiyan Birlik partileri ve Hür Demokrat Parti'nin yanı sıra, muhalefetteki Yeşiller ve Sosyal Demokratlar da sünnete izin veren bir yasal düzenlemeden yana. Partilerin konuyla ilgili uzmanları, ortak bir karar metni üzerinde çalışmaya başladı. Söz konusu metnin 19 Temmuz'da Federal Meclis’teki özel oturumdan geçirilmesi öngörülüyor. Metinde, hükümetten konunun hukuksal çerçevesinin en kısa zamanda açıklığa kavuşturulmasını talep ediliyor.

'Hekimlik ahlakı ile bağdaşmıyor'

Tıp dünyasında da tartışmalar sürüyor. Münih Üniversite Kliniği’nden çocuk cerrahı Prof. Dr. Maximilian Stehr, mahkeme kararı ile oğlan çocuklarının sünnet edilmesi konusunun kamuoyunda tartışmaya açılmasını olumlu buluyor. Stehr, dinî gerekçelerle sünnetten önce, çocukların kendi iradelerini dile getirebilecek yaşta olmaları gerektiğini savunuyor:

Symbolbild Beschneidung
Sünnetin tıbbî açıdan faydalı olup olmadığı konusunda doktorlar farklı görüşler ileri sürüyor.Fotoğraf: picture-alliance/dpa

"Doktorluk ahlakı büyük ölçüde Hipokrat Yemini üzerine kuruludur. Doktor olarak tüm yaptıklarımız, bilgilerimiz ve vicdanımız kapsamında, hastaları iyileştirmeye ve onlara yararlı olmaya yöneliktir. Bir temel prensip de hiçbir zaman zarar vermemektir. Kendi iradesini dile getirebilecek durumda olmayan bir oğlan çocuğunu sünnet ettiğimizde, bu iki temel de tehlikeye girer. Sonuçta bu gerekli bir operasyon değil. Cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklardan bir oranda koruduğu, bazı tümörlerin oluşmasını bir derece engellediği doğru, sünnet bu yüzden önlem olarak yapılabilir. Ancak bebek ya da çocuk yaşta bu tür önlemler bir rol oynamıyor.”

'Sünnetin tıbbî avantajları çok'

Almanya’daki sünnet yasağı kararı, sadece ülkede değil, uluslararası alanda da tartışmalara yol açtı. Örneğin ABD’nin Baltimore kentindeki John Hopkins Üniversitesi’nde patoloji ve salgın hastalıklar dallarında yardımcı doçentlik yapan Dr. Aaron Tobian, sünnet için belli bir yaşa kadar beklemek gerektiği görüşüne katılmıyor:

Ramadan Beschneidung von muslimischen Jungen
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre sünnet bulaşıcı hastalıkların yayılmasına engel oluyor.Fotoğraf: picture-alliance/dpa

"Yeni doğmuş oğlan bebekleri sünnet etmenin, yetişkinlerdeki sünnete oranla birçok avantajı var. Yeni doğanlarda idrar yolu enfeksiyonları 10’da biri oranına düşüyor, çocuklarda penisteki iltihaplı bozuklukların sayısı azalıyor. Ayrıca çocukların rıza yaşına gelmelerini beklemek pek yapıcı bir adım olmaz, zira birçok genç o yaştan daha önce cinsel açıdan aktif duruma geçiyor. Eğer bir kişinin sünnet olması için yetişkin yaşa gelmesi beklenirse, bu cinsel açıdan en riskli dönemde söz konusu korumadan yoksun bırakılması anlamına geliyor.”

'Kanser riskini azaltıyor'

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre de, sünnet sayesinde, heteroseksüel ilişkilerde erkeklere HIV geçme riski yüzde 60 azalıyor: "Dünya Sağlık Örgütü, HIV’in salgın düzeyinde olduğu ülkelerde erkeklere sünnet yapılmasını tavsiye ediyor. Sünnetin aynı zamanda genital herpes riskini yüzde 30, genital ülser riskini yüzde 47 ve penis kanserine yol açan virüse yakalanma riskini de yüzde 35 azalttığı biliniyor. Ayrıca ilişkide bulundukları kadın partnerlerinin de söz konusu virüse yakalanma riskleri yüzde 28 azalıyor ve böylece rahim ağzı kanseri tehlikesi daha düşük oluyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Joanna Impey/Çeviri: Aydın Üstünel

Editör: Hülya Köylü