1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sıra Lizbon Stratejisi'nde...

Bernd Riegert / DW19 Kasım 2004

Avrupa Parlamentosu’nun yeni AB Komisyonu listesini onaylamasıyla AB’de yaşanan kriz giderildi. Şimdi ise Komisyon ve Parlamento’dan Lizbon Stratejisi olarak adlandırılan programın uygulamaya sokulması için birlikte hareket etmesi bekleniyor. Lizbon Stratejisi’nin amacı, Avrupa’nın dünyanın rekabet gücü en yüksek ekonomik bölgesi olmasını sağlamak. DW’den Bernd Riegert’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZzs

"Jose Manuel Barroso, yeniden oluşturduğu AB Komisyonu için beklendiği gibi büyük çoğunluğun onayını alabildi. Büyük eleştirilere hedef olan Barroso, Avrupa Parlamentosu’nun reddettiği 4 Komisyon üyesinin, mensup oldukları ülkeler tarafından değiştirilmesini üç hafta içinde sağlamayı başardı. Bu, Avrupa Parlamentosu için yarı zafer anlamına geliyor. Çünkü Parlamento’nun yoğun tepkisine neden olan Hollandalı aday Neelie Kroes rekabet hukukundan sorumlu komisyon üyesi olarak kaldı. Macaristan ise istenmeyen adayı Laszlo Kovacs’ı geri çekmeyi reddetti. Kovacs’ın sadece sorumluluk alanı değiştirildi.

Portekiz’in eski Başbakanı Jose Barroso ise Avrupa Parlamentosu ve ulusal hükümetlerle giriştiği iktidar mücadelesinden yenik çıktı. Oysa Barroso, geçen yaz devlet ve hükümet başkanlarının düzenlediği zirvede, uzun süren zorlu tartışmaların ardından Komisyon Başkanlığı’na seçildiğinde, büyük umutlar ve enerji dolu olarak görevine başlamıştı. Ancak "ben merkezci" yönetim tarzı ve Avrupa Parlamentosu ile ilişkilerinde diplomatik incelikten yoksun olması, Brüksel’de hoşnutsuzluğa yol açtı. Barroso şimdi Parlamento ve Konsey ile ilişkilerini yeniden düzenlemek için ikinci şansını kullanıyor.

Barroso’nun ağırlığını kovalayan selefi Prodi’den daha güçlü bir Komisyon Başkanı olup olmayacağını göstermesi gerekiyor. Barroso, AB Komisyonu’nun 5 yıl içinde üstesinden gelmesi gereken başlıca görevler arasında ekonomik büyümeyi, istihdamı ve Avrupa’da yeni atılımları görüyor.

2000 yılında Portekiz’in başkentinde AB tarafından belirlenen Lizbon Stratejisi’nin içerdiği hedefler, Barroso’nun yerine geçeceği Komisyon Başkanı Romano Prodi’yi oldukça zorlamıştı. Ulusal hükümetler, reform yapmakta isteksiz ya da güçsüz kalmıştı. Barroso’nun bu alanda başarılı olması, kuşkusuz Avrupa vatandaşlarının çıkarına hizmet eder.

Rekabet, iç pazar ve endüstri politikası Barroso başkanlığındaki Komisyon’un ana gündemini oluşturacak. Hollandalı üye Neelie Koes, bu bağlamda Komisyon’a ağır bir yük olabilir. Rekabetten sorumlu komisyon üyeliğine getirilen Kroes, alanında uzman olsa da, Avrupa Parlamentosu çıkar ilişkileri ve çatışmaları içinde girdiğini kanıtlamak için elinden geleni yapacak. AB’nin çeşitli denetleme kurullarında görev yapmış olan Kroes, özel danışmanlık anlaşmalarını istemeyerek açıklamış, hatta Komisyon içinde bazı kararların alınmasında zaman zaman tarafsız olamayacağını açıklamak zorunda kalabileceğini belirtmişti.

Barroso aynı zamanda üye sayısı 25’e çıkan Komisyon’un gerçekten verimli çalışabileceğini de kanıtlamak zorunda. Eski Komisyon’da bir üyeliğin sorumluluk alanına giren çeşitli görevlerin her biri için, bu kez yeni bir Komiserlik oluşturuldu.

Yazın yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılımın düşük olması nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan Avrupa milletvekilleri, Barroso ile hükümet ve devlet başkanlarına karşı giriştikleri iktidar mücadelesinden güç kazandı. Parlamento sadece boyun eğmeyeceğini, aksine gerektiğinde gövde gösterisi yapabileceğini göstererek kamuoyunu şaşırttı.

Komisyon bunalımının giderilmesiyle sonuçlanan demokratik deneyimin ardından Parlamento ve Komisyon’un şimdi yeniden geleneksel dayanışmayı kurması gerekiyor. Çünkü karşılarındaki gerçek rakip kendi çıkarlarını kollayan ve AB’nde asıl iktidar sahibi olan ulusal hükümetlerin oluşturduğu Avrupa Konseyi.