1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Saddam'ın darağacına uzanan öyküsü...

Peter Philipp / DW30 Aralık 2006

Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin, tarihin karanlık sayfalarına gömüldü. Tikrit'e 13 kilometre uzaklıktaki El Avca kasabasında yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1937'de dünyaya gelen Saddam Hüseyin’in idam sehpasına uzanan öyküsü...

https://p.dw.com/p/AZZB
Saddam Hüseyin, 2003 yılında Amerikan birliklerinin Bağdat işgali sırasında devrilmişti.
Saddam Hüseyin, 2003 yılında Amerikan birliklerinin Bağdat işgali sırasında devrilmişti.Fotoğraf: AP

Saddam Hüseyin yoksul bir ailenin çocuğu olarak 28 Nisan 1937'de dünyaya geldi. Milliyetçiliği ve Alman Nazilerine hayranlığıyla tanınan amcasının yanında büyüdü. Dindar yetiştirilmediğinden, ileriki yıllarda sarfettiği dindar sözlerin, sadece halkın desteğini sağlamaya yönelik olduğu tahmin ediliyor.

Gerçekte viski, Küba purosu, sarışın kadınlar ve kendisine söylenen övgülere bayılan Saddam, devletin zirvesine de terörle çıktı. Tikrit’te bir komünisti öldürdü, kendi saflarındaki rakiplerini ortadan kaldırttı. Komünistleri, Yahudileri ve kendisinden uzak düşen subayları toplu halde katletti. Akrabaları ve yakın arkadaşları bile hışmından kurtulamadı.

Kahire’de gittiği okulu ancak tehditlerle bitirebildi. Benzer şekilde Bağdat’ta hukukçu oldu, askeri eğitim almadan kendini Mareşal ilan etti ve her kararı kendisi vermekte ısrar etti. Dindar bir milliyetçi olan dayısından çok şey öğrendiğini belirten Saddam Hüseyin, siyasal yaşamına 20 yaşında Baas partisine katılarak başladı.

Gençliğinde dönemin devlet başkanına başarısız bir suikast düzenlediği için yurt dışına kaçan Irak diktatörü, ülkesine döndükten sonra, önlenemez kariyerine başladı. İran’a karşı giriştiği savaş, 1991’de Çöl Fırtınası Harekatı’na yol açan Kuveyt işgali ve nihayet 2003 yılındaki Amerikan saldırısı ülkesini bir felaketten diğerine sürükledi.

Saddam’ın kurduğu devlette, gizli servisler her yeri denetim altında tutuyor ve en ufak eleştiriler bile acımasızca bastırılıyordu. Fransa’nın yardımıyla nükleer silahların eşiğine geldi, Almanya’nın yardımıyla kimyasal silah sahibi oldu. Amerikan gizli servisi CIA ise İran’a karşı yürüttüğü savaşı destekledi ve ona biyolojik silahlar verdi. Ama bu işbirliği kısa süreli oldu ve Kuveyt Savaşı’nın ardından Bağdat’la Washington’un arası açıldı.

Saddam’ı hem Iraklılar, hem de yabancılar uzun süre hatalı değerlendirildi. Aksi halde Washington, Paris, Moskova ve diğer başkentler onu ısrarla desteklemezdi. Tahran’daki İslamcı rejime karşı duyulan güvensizlik de bu desteği açıklamaya yetmiyor. Saddam’ı onlar Saddam yaptı.

Daha sonra onu mahkemeye çıkarmak isteyenler de yine aynı ülkelerdi. Ama bir Amerikan mahkemesi, savaş mahkemesi izlenimini doğuracaktı. Birleşmiş Milletler ise Amerikan kuklası rolünü kabul etmek istemedi. Çünkü Iraklı politikacılar, daha dava başlamadan Saddam Hüseyin’e idam cezası verilmesini talep ediyordu. Saddam, kendi halkına karşı işlediği suçlardan yargılanan ilk Arap lideri oldu.