1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Saddam davası ABD ve Irak’ı nasıl etkiledi?

Björn Blasschke, Daniel Scheschkewitz20 Ekim 2005

Devrik Irak diktatörü Saddam Hüseyin’in hesap vermek üzere mahkemeye çıkarılmasına en olumlu tepki ABD’den geldi. Amerikan televizyonları ilk celseyi başından sonuna kadar canlı yayınladılar. Saddam’ın memleketi Irak’taki tepkiler ise doğal olarak son derece farklıydı...

https://p.dw.com/p/AaSw
Saddam Hüseyin'in yargılanmasına 28 Kasım'da devam edilecek
Saddam Hüseyin'in yargılanmasına 28 Kasım'da devam edilecekFotoğraf: AP

Bush yönetimi, eski Irak diktatörünün yargılanabilmesi için kurulan özel mahkemeye 72 milyon dolarlık yardımda bulundu. Ancak Washington’daki hükümet çevreleri, bunun yargıya müdahale anlamına gelmediğini ve Saddam davasında sorumluluğun sadece ve sadece bağımsız Irak adaletinde olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bu nedenle Amerikan yönetimi, Çarşamba günü resmi açıklama yapmaktan kaçındı.

Ancak daha sonra Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in eşi ise katıldığı televizyon programında davanın başlamasının olağanüstü bir şey olduğunu, Amerikalılar ve Iraklılar kadar bütün insanlığın da bu anın gerçekleşmiş olmasından gurur duyabileceğini söyledi.

1982 yılında Duceyl’de 140 kişinin kurşuna dizilmesinden sorumlu tutulan Saddam Hüseyin ile diğer yedi sanığın çıkarıldıkları ilk celsenin umdukları gibi geçtiğini ifade eden özel mahkeme danışmanlarından Michael Scharf ise öncelikle başyargıç Rizgar Emin’den övgüyle söz etti. Scharf, Saddam’a tam bir profesyonel gibi davranıp devrik diktatörün şovunu önleyen ve ona mahkeme kurallarını kabul ettiren heyet başkanının tam puan aldığını söyledi.

Amerikan kamuoyunun beklentisi

Amerikan kamuoyunun beklentisi ise davanın idam cezasıyla son bulması. Washington’un ünlü Brooking Enstitüsü’nden Ken Pollock da Saddam davasının zaten bölünmüş durumdaki Irak halkı üzerinde nasıl etki yapacağının şimdiden kestirilemeyeceği görüşünde.

Güney Afrika ve Doğu Avrupa ülkelerinde baskı rejimlerinin çöküşüne paralel olarak geçmişle hesaplaşma ve adalet hissi yaratılmasının önemli rol oynadığını vurgulayan Pollock, bu sürecin başlatılamadığı yerlerde sorunların daha da büyüdüğünü ve bu nedenle de Saddam davasının halk üzerindeki etkisini beklemek gerekeceğini vurguluyor.

Irak’ta acılar tazelendi

Saddam Hüseyin’in bu kez hesap vermek üzere televizyon ekranlarında görünmeye başlaması öncelikle Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgelerinde acı anıların tazelenmesine yol açtı. Barzani aşiretinin yurdu Herdana, 1983’te Irak birliklerince basılmış ve köylerden toplanarak götürülen 8 bin kişiden bir daha haber alınamamıştı. Bu operasyonla başlayan tutuklamalar sonucunda bölge ahalisinden yaklaşık 300 bin kişi kaybolmuştu.

Bu yaşananları unutmayanlardan Herdanalı kadınların sözcüsü Sabriye, “Saddam asılmalı” diyor ve ekliyor: “O ve adamları, sadece Barzaniler’i değil, Hırıstiyan, Şii ve Yezidleri de kıydılar. Hele Halepçe katliamı...”

Saddam Hüseyin, İran savaşında kenti İranlılar’a teslim ettikleri gerekçesiyle Halepçe’yi zehirli gaza boğarak en az beş bin Kürt’ü katlettirmişti. 1991 yılındaki Basra ayaklanmasında 50 bin ölü veren Şiiler de Saddam Hüseyin asılmadıkça rahat uyumayacaklarını söylüyorlar.

Saddam’ın idamına karşı olanlar

Suriye sınırı yakınlarında doğan Musullu Favaz Mirani ise Saddam’ın asılmasına karşı olanlardan. Mirani, “Şahsen karşıyım. İnsan haklarına saygılı demokratik bir ülke olmak istiyorsak onu hapsetmemiz yeter. Daha fazla acı çekmeli dersek, temel insan hakkı ilkelerini ihlal etmiş oluruz” diyor.

Saddam Hüseyin davası tamamen siyasi özellikler taşıyor. Eski Başbakan İyad Allavi ve Devlet başkanı Celal Talabani idam cezasının kaçınılmaz olduğu görüşündeler. Kürt özerk bölgesinin insan haklarından sorumlu akanı Muhammed İhsan ise bu görüşe katımıyor. Mirani gibi İhsan da idam cezasına karşı olduğunu, dünyanın hiçbir yerinde idam cezasının daha az suç işlenmesine yaramadığını ve Saddam Hüseyin gibi birinin dahi idam edilmemesi gerektiğini, söylüyor.