1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Schröder'in Balkan taktiği

Gerwald Herter31 Ekim 2003

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder Slovakya, Sırbistan-Karadağ ve Hırvatistan’da düzenlediği Güneydoğu Avrupa turunu tamamladı. Schröder’in özellikle Belgrad ve Zagrep temaslarında bu ülkelerin AB üyelik perspektifleri öne çıktı. DW'den Gerwald Herter’in değerlendirmesi:

https://p.dw.com/p/Aa85
Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in Güneydoğu Avrupa gezisinin başlangıç noktası aslında Selanik‘ti. Çünkü Haziran sonunda bu kentte yapılan AB Zirvesi’nde birliğin genişleme sürecinin tüm Balkan ülkelerini kapsaması kararlaştırıldı. Bu sürecin bazı ülkeler için diğerlerine nazaran daha uzun olacağı kesin. Schröder de temaslarında AB ile adım adım yakınlaşılacağını, ancak AB devlet ve hükümet başkanlarının hedeflerinin kesin olduğunu vurguladı.

Schöder’in gezisinde izlediği rota da isabetli seçilmişti. İlk durak Sırbistan-Karadağ’da hafızalarda hala II. Dünya Savaşı'nın anıları taze. Alman dış politikası denince, o dönemde yapılan bombardımanlar ve partizanlar ile sivillerin öldürülmesi akla geliyor. Politika dünyasında ise günümüz Almanya ve Fransası’nın AB’deki rolü iyi kavranmış durumda.

Başbakan’ın Zagep’i de ziyaret etmiş olması da iyi. Çünkü Hırvatistan’ın bağımsızlığına kavuşmasının ardından hiçbir Alman Başbakanı bu ülkeyi ziyaret etmemişti. Önyargılar hala var olsa da Berlin ve Zagrep, Berlin ve Belgrad arasında yeni ortaklıklar kurulabilir. Sırbistan-Karadağ ve Hırvatistan AB üyesi olmak istese de bu, ülkelerdeki halkın düşünce biçminin dost - düşman ayrımı ile biçimlendiğini unutmamak gerek. Almanya, Balkanlar’da kimi zaman dost kimi zaman düşman kategorisine giriyor.

Bu ülkelerin, ayrıca Kosova’nın çok temel yardımlara ihtiyacı var. Diğer yandan, Balkanlar siyasetçilerin politik profil yaratma çabaları için yanlış adres. Almanya Başbakanı, bu işi AB diplomatlarına, örneğin birliğin Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana‘ya bırakmalı.

AB Güneydoğu Avrupa’da daha iyi yaşam perspektifleri sunduğu için politik bir güç haline geldi. Bu da AB‘ye, tek tek üyelerine ve özellikle de Almanya‘ya büyük sorumluluk yüklüyor.