1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Schröder'in iki yıllık icraatı

Heinz Dylong / DW23 Eylül 2004

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, 1998 yılından hükümetin başında. Alman vatandaşları, iki yıl sonra yeniden sandık başına giderek iktidara kimin geleceğini belirleyecek. Sosyal Demokrat - Yeşiller koalisyonunun yeniden iktidara gelme şansı var mı? Yoksa seçmenler istihdam reformlarının mimarı Başbakan Schröder’i iktidardan indirerek cezalandıracak mı? DW’den Heinz Dylong’un, Başbakan Schröder’in son iki yıllık icraatını değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/Aa0o

"Bundan tam iki yıl önce 22 Eylül 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde sandıktan çıkan oylar sayıldığında, Sosyal Demokrat - Yeşiller koalisyonu oyların yüzde 47’sini alarak, oy toplamı yüzde 46 olan Hristiyan Demokrat Birlik Partileri ve Hür Demokrat Parti’yi geride bırakıyor ve iktidarda kalmayı başarıyordu. Muhalefet partileri o dönemde yaptıkları açıklamada, Schröder hükümetinin seçim zaferini sadece ülkede yaşanan sellere ve savaşa borçlu olduğunu savunuyordu.

Schröder hükümeti, Elbe Nehri’nin taşmasıyla yaşanan sel felaketiyle mücadelede büyük başarı gösteriyor, Irak’a savaş açılmasına 'hayır' diyordu. Federal hükümetin, ABD’nin Irak’a savaş açmasına açık ve net biçimde karşı çıkması ise çok büyük önem taşıyordu. Seçmenler, Hristiyan Birlik Partileri’nin böyle bir kararı vermeyeceğini bildikleri için tercihlerini hükümet partileri yönünde kullanıyordu.

Seçmenlerin, 2002 yılının eylül ayında bilmediği gelişme ise Schröder’in birkaç ay sonra istihdam piyasasında reformları öngören Gündem 2010 paketini kamuoyuna açıklacağı idi. Gündem 2010, sosyal devletin yapısında değişiklikler öngörüyordu. Hedef, işsizlikle mücadele ve devletin boşalan kasalarını içinde bulundukları zor durumdan kurtarmaktı.

Paket, sosyal sistemde kesintilere gidilmesini planlıyordu. Doktora her gidildiğinde 10 Euro ödenmesi ya da emeklilik maaşlarına zammın ertelenmesi gibi vatandaşların sırtındaki yükü artıran özelliklere sahipti. Uzun süredir işsiz olanlar İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun kendilerine sunduğu her işi kabul etmek zorunda, diğer işsizlerse kendilerine sunulan hizmetlerin azalmasını göze almak zorundaydı.

Sendikaların başkaldırısı anlaşılırdı. Hatta Schröder’in partisi Sosyal Demokrat Parti’den bile karşı sesler yükseldi. Başbakan ilk başlarda bu eleştirilere soğukkanlı bir tavırla yanıt verdi ve reform politikalarında ısrar etti. Bu sayede, uyguladığı reform politikalarını kabul ettirdi, ancak arkasında dağınık bir parti bıraktı. Partinin üye sayısının azalması ve eyalet seçimlerinde alınan yenilgiler de bunun faturası oldu.

Sosyal Demokrat Parti temelinden sarsılmış görünüyor. Yeşiller, yani koalisyonun küçük ortağı ise zaten kendine özgü bir seçmen kitlesine sahip olduğu için seçim yenilgilerinden muaf. Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde çoğunluğa sahip olan Hristiyan Birlik Partileri, istihdam piyasasında Sosyal Demokrat Parti’den daha sert reformlar yapılmasını savunmasına rağmen, partinin zayıflığından uzun süre yararlandı.

Sonunda Gerhard Schröder, parti genel başkanlığını bırakma kararı aldı. Genel Başkanlığa, Sosyal Demokrat Parti’ye daha çok hitap eden, partililerin kalbinde yer edinmeyi başaran Franz Müntefering geldi. Bu gerçekten de doğru bir karardı. Ancak hükümetin reform paketi Gündem 2010’un kamuoyunda yeterince kabul görmemesinin tek nedeni, bunun Schröder tarafından kamuoyuna yeterince anlatılamamasından kaynaklanmıyor. Vatandaşların çoğunluğunun, reformları yeterince bilgilendirilmedikleri için reddettiğini söylemek sorunu çok basite indirmek olur.

Bazıları Başbakan Schröder’in reform politikalarını, gerçekten gerekli olduğuna inandığı için yaptığını söylüyor. Bunun böyle olduğundan yola çıkılacak olursa, o zaman Schröder’e işsizlik rakamlarının önümüzdeki yıl hissedilir biçimde azalmasını umut etmek kalıyor. Çünkü bu gelişme, hükümetteki Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller’i 2006 seçimlerinde yine iktidara taşıyabilir."