Sincharitiria Ellada! - Tebrikler Yunanistan!

12 Haziran’daki açılış maçında evsahibi Portekiz’i 2-1 yenen Yunanistan’ın bu galibiyetinin tesadüf eseri olduğu, Otto Rehhagel ve talebelerinin gruptan çıkamayacaklarını savunanların sayısı hayli fazlaydı. Hatta o günlerde biri çıkıp da Yunanistan’ın şampiyon olacağını söylese, onun ya ruh sağlığından ya da futbol bilgisinden şüphe edilirdi.

Öyle ya, son şampiyon Fransa ya da İtalya, İspanya, İngiltere, Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve evsahibi Portekiz dururken, şampiyonluk Yunanistan’a kalacak değildi! Ama gelin görün ki; ”top yuvarlaktır, sahada herşey olabilir” şeklindeki sözün sadece klişe bir ifade olmadığı, her türlü sürprize açık olduğu Portekiz’deki Avrupa Şampiyonası’nda bir kez daha görüldü.

Açılış maçında Yunanistan’a karşı aldığı sürpriz yenilgiden sonra çabuk toparlanan evsahibi Portekiz’in mutlak favori olduğu dünkü final maçında Otto Rehhagel - ya da Alman basınının Yunan isimlerine atıfta bulunarak ona taktığı yeni lakapla Rehhakles – takımını yine savunma ağırlıklı bir düzende sürdü sahaya. Büyük çoğunluk, Portekiz’in 12 Haziran’da aldığı yenilginin sadece bir ”kaza” olduğunu düşünüyor, Figo’lu, Rui Costa’lı, Ronaldo’lu, Deco’lu, Nuno Gomes’li yıldızlar topluluğunun Charisteas, Vrysas, Dellas, Nikopolidis gibi oynadıkları kulüp takımlarında bile yedek kulübesinde oturan oyuncular karşısında mutlak zafer kazanmalarını bekliyordu.

Portekiz zorlandı

Ancak Yunan milli takımının disiplinli defans futbolu karşısında hayli zorlanan Portekiz, ikinci yarının başında Angolos Charisteas’ın kafa golüyle büyük bir şok yaşadı. Portekiz’in usta ayaklarının attığı şutlar ya da kaleci Nikopolidis’te kalıyor ya da tribünlere kadar gidiyordu.

Alman hakem Markus Merk’in maça 5 dakika ilave etmesi de Luis Figo ve arkadaşlarının gol atmasına yeterli olmadı ve Yunanistan, futbol tarihinin en büyük başarısını elde ederek Avrupa Şampiyonu oldu. Bu müthiş başarı, sadece Atina sokaklarında değil, tüm Avrupa’daki Yunanlılar tarafından sabaha kadar çılgınca kutlandı. Tüm Yunanlılar adeta ”Olymp Dağı’nın zirvesine” çıktılar dün gece. Lizbon’daki Estado da Luz’da 62 bin 865 biletli seyircinin izlediği ve sadece 2 bin Yunanlı taraftarın bulunduğu maçın 57’inci dakikasında maçın tek golünü kaydeden ve takımını şampiyonluğa ulaştıran Werder Bremen’in yedek forveti Angelo Charisteas’ın da maçtan sonra mutluluğuna diyecek yoktu.

Yunan milli takımı, tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonu olurken, UEFA’dan da 10 milyon İsviçre Frangı (yaklaşık 12 trilyon TL) tutarında para ödülü oldu. Yunanistan’ın bu sürpriz başarısında elbette ki en büyük pay Alman teknik direktör Otto Rehhagel’e ait. Rehhagel, Avrupa Şampiyonası tarihinde bir milli takımın başında şampiyonluk yaşayan ilk yabancı çalıştırıcı oldu.

Rehhagel’in başarısı

2001 yılı Ağustos ayında Yunan milli takımının başına geçen kurt hocanın bu macerası Alman futbol otoriteleri arasında tebessümle karşılanmış ”Kral Otto, Yunan Futbol Federasyonu ile iyi bir emeklilik sözleşmesi yaptı” diyerek bugün 65 yaşında olan Rehhagel’in Yunanistan’a çalışmaya değil, tatil yapmaya gittiğini ima ediyorlardı. Ancak O, hem anternörlük kariyerinin hem de Yunan futbol tarihinin en büyük başarısına imza atarak, üç yıl önce kendisiyle alay edenlere en büyük yanıtı veriyordu. ”Kral Otto” Avrupa futbolunda son 50 yılın belki de en büyük sürprizi gerçekleştirmesine rağmen, yine de gerçekçiliği elden bırakmadı. Rehhagel, üç yıl önce böyle bir başarıyı hayal dahi edemediğini itiraf etti.

Otto Rehhagel’in bu büyük başarının tadını doyasıya çıkarıp çıkaramayacağı ise bugün itibariyle meçhul. Nedeni de daha düne kadar ”emeklilik çağına gelmiş” diye alaya aldıkları Rehhagel’in adının, Alman milli takımının teknik direktörlüğü için gündemde olması. Ottmar Hitzfeld ve Christoph Daum’un görevi kabul etmeyeceklerini açıklamalarıyla en büyük favori, daha doğrusu eldeki tek alternatif olarak kalan Rehhagel’in, Alman milli takımın başına geçmesi için büyük bir kamuoyu baskısı oluşmuş durumda.

Yunan Futbol Federasyonu ile 2006’ya kadar sözleşmesi bulunan ve ayrılmak gibi bir niyeti olmadığını belirten ”Rehhakles”in, bir yandan da ”En büyük idealim Alman milli takımını çalıştırmak” şeklinde beyanat vermesi, bu konuda kafaların hayli karışmasına neden oluyor.

Sürprizler şampiyonası

12 Haziran’da başlayan 23 günlük futbol maratonu, 44 yıllık Avrupa Şampiyonaları tarihinde, en fazla sürprizin yaşandığı turnuva oldu. Almanya, İspanya ve İtalya gibi ekiplerin gruptan çıkamadığı, Fransa ve İngiltere’nin çeyrek finalde havlu attığı 12’inci Avrupa Futbol Şampiyonası’nda futbol kalitesinin, belirli maçlar hariç, vasatın üstüne çıkamadı.

Turnuvanın belki de en fazla akılda kalan ve seyri zevki en fazla olan karşılaşması, Hollanda ile Çek Cumhuriyeti arasında oynan ve 2-2 biten D grubundaki maçtı. Karşılaşmaların normal süreleri dikkate alındığında, şampiyonanı en gollü maçı, C grubunda oynanan ve İsveç’in Bulgaristan’ı 5-0 yendiği mücadeleydi. Alman Völler, İtalyan Trappattoni, Fransız Santini ve İspanyol Saez gibi teknik direktörler ise aldıkları başarısız sonuçların ardından koltuğunu kaybede çalıştırıcılar kervanına katıldı.

Toplam 1 milyon 165 bin 192 futbolseverin stadyumlara akın ettiği Portekiz’deki şampiyonada seyirci ortalaması ise 37 bin 587 oldu. Turnuvanın gol krallığını 5 golle Çek Cumhuriyeti’nden Milan Baros kazanırken, İngilizler’in genç yıldızı Wayne Rooney ve Hollandalı usta golcü Ruud van Nistelrooy 4 gole ulaştı.

Kişisel rekorlar

Bazı oyuncular için 12’inci Avrupa Futbol Şampiyonası aynı zamanda kişisel rekorlarını da geliştirdikleri bir organizasyon oldu. Fransız yıldızlar Zidane ve Thuram, Çek Poborsky ve Portekzili Figo, üç ayrı Avrupa Şampiyonası’nda toplam 14 kez forma giyerek, bir rekora imza attılar. Yunanistan’ı turnuvada mağlup etmeyi başaran tek ekip olan Rus milli takımından Kiritschenko ise, 2-1 sona eren grup maçının 2’inci dakikasında rakip fileleri havalandırarak, 44 yıllık şampiyona tarihinin en hızlı golünü kaydetti.

Şampiyonanın tarihi

İlki 1960 yılında düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası’na Fransa (1960 ve 1984), İtalya (1968 ve 1980) ve Belçika (1976 ve 2000- Hollanda ile ortak) ikişer kez evsahipliği yaptılar. Diğer evsahibi ülkeler sırasıyla İspanya (1964), Yugoslavya (1976), Almanya (1988), İsveç (1992), İngiltere (1996), Hollanda (2000 – Belçika ile ortak) ve Portekiz (2004) oldular. Evsahibi olduğu şampiyonayı kazanan üç ülke var: İspanya 1964 yılında, İtalya 1968 yılında ve Fransa 1984 yılında evsahibi oldukları şampiyonaları kazandılar.

Son iki Avrupa Şampiyonası’nda gruptan çıkamayıp hayal kırıklığı yaşayan Almanya’nın tek tesellisi ise başarılı geçmişi. Panzerler, ilk iki şampiyonaya (1960 ve 1964) katılamamış olmasına rağmen Avrupa Futbol Şampiyonaları’nın en başarılı katılımcısı. Üç kez (1972, 1980 ve 1996) Avrupa Şampiyonu olan Almanya’yı, 2 kez (1984 ve 2000) şampiyon olan Fransa ve birer kez şampiyonluk yaşayan Sovyetler Birliği (1960), İspanya (1964), İtalya (1968), Çekoslovakya (1976), Hollanda (1988), Danimarka (1992) ve Yunanistan (2004) takip ediyorlar.

Sıra Dünya Şampiyonası’nda

Acısıyla, tatlısıyla bir Avrupa Futbol Şampiyonası daha geride kalırken, futbolseverler bir sonraki büyük organizasyon olan ve Almanya’da yapılacak 2006 Dünya Futbol Şampiyonası’nı iple çekmeye başladılar bile. Bir sonraki Avrupa Futbol Şampiyonası ise 2008 yılında İsviçre ve Avusturya’nın ortak evsahipliğinde gerçekleşecek. Biz de DW Türkçe Servisi olarak Yunanistan milli takımını, 12’inci Avrupa Şampiyonası’nda kazandığı bu büyük zaferden dolayı yürekten kutluyor, darısı bu başarıyı arzulayan diğer ekiplerin başına diyoruz: Sincharitiria Ellada! - Tebrikler Yunanistan!