1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Stoiber'in Sarkozy'yle Türkiye ortaklığı

Christoph Hasselbach6 Ocak 2005

AB’nin Türkiye’yle “imtiyazlı ortaklık” formülünü benimseyen Alman Hristiyan Sosyal Birlik, geleneksel yeni yıl toplantısına Türkiye karşıtlığıyla bilinen Fransız politikacı Nicolas Sarkozy’yi konuk etti. Hristiyan Sosyal Birlik, “imtiyazlı ortaklık” formülünü Sarkozy’le de gündeme getirmek istiyor...

https://p.dw.com/p/Ab0i
Hristiyan Sosyal Birlik'in lideri Edmund Stoiber, Türkiye tavrına yandaş toplamaya çalışıyor.
Hristiyan Sosyal Birlik'in lideri Edmund Stoiber, Türkiye tavrına yandaş toplamaya çalışıyor.Fotoğraf: AP
Alman Hristiyan Sosyal Birlik, muhafazakar cephede yaşanan çatlağı şimdi sınırötesi ittifaklarlarla gidermeye çalışıyor. Partinin, geleneksel yeni yıl kongresinin ikinci gününde Fransız muhafazakarlarının Jacques Chirac’a Türkiye konusunda muhalefet eden yeni lideri Nicolas Sarkozy’yi konuk etmesi bunun işareti. Sarkozy de Türkiye’nin, AB üyeliği yerine, Alman muhafazakarlarının önerdiği gibi, “imtiyazlı ortaklık” formülüyle yetinmesini isteyen bir politikacı ve böyle bir olasılığın 17 Aralık zirve protokolunda yer almasında, Chirac’a uyguladığı yoğun baskıyla önemli pay sahibi.

2005 yılı için parti içi çekişmelere yol açacak iç politik bir konuyu başlıca gündem maddesi yapmaktansa, bu yıl meclisin onayından geçmesi gereken Avrupa Anayasası’nı tartışmayı tercih eden Bavyeralı muhazakarlar, özellikle ulusal parlamentoların etki gücünü sınırlayan belirlemelere karşı çıkıyorlar.

“İmtiyazlı ortaklık” formülü

Türkiye’ye AB üyeliği yolunda müzakere tarihi verilmesini de bu bağlamda değerlendiren Hristiyan Sosyal Birlik, şimdi Sarkozy’nin katılımıyla bu konuyu bir kez daha gündeme getirmek istiyor. Parti lideri Edmund Stoiber dün Türkiye’ye tam üyelik yerine imtiyazlı bir ortaklık formülü sunulmasını savunan parti politikalarının şimdi giderek daha fazla yandaş bulmasını umduğuna işaret ederek “Sanıyorum Fransız UMP partisiyle Alman Hristiyan birlik partilerinin, imtiyazlı ortaklığın, Türkiye için olduğu kadar AB için de büyük bir fırsat anlamına geldiğini savunan görüşlerine sonunda başkaları da katılacaktır“ dedi.

Ancak böyle bir konuda daha parti içi ayrışmaların yaşanacağını düşünenler de var. Angela Merkel’in “imtiyazlı ortaklık” formülünü şimdiye kadar Avrupa Parlamentosu’ndaki muhafazakar gruba bile kabul ettirememesi ve Almanya’da bile Türkiye’yi AB’de görmek isteyen, Volker Rühe gibi muhafazakar politikacıların bulunması bunun işareti. Sonunda Alman muhafazakarları aynı çizgide buluşturan Türkiye konusunun bile birlik ve bütünlüklerine arzulanan ölçüde katkı sağlamayacağı söylenebilir.

Bundan bir yıl önce yapılan kamuoyu yoklamalarında %50 çoğunluğa sahip olduğu belirlenen birlik partileri şu günlerde %40’ın bile altına düşmüş durumda. Kamuoyunda Türkiye konusunda varolan olumsuz duyguları sömürmenin işe yarayıp yaramadığı, en geç 2006 seçimlerinde kendini gösterecektir.