1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sudan BM’nin gündeminde

10 Ağustos 2004

BM uzmanlarına göre Sudan’ın Darfur bölgesinde şimdiye kadar 50 bin kişi hayatını kaybetti. Hartum hükümeti, kendisine çatışmaları önlemesi için tanınan 30 günlük sürenin az olduğu görüşünde.

https://p.dw.com/p/AbAs
Uluslararası kamuoyunun gözleri Darfur bölgesinde
Uluslararası kamuoyunun gözleri Darfur bölgesindeFotoğraf: AP

BM Güvenlik Konseyi’nde Sudan’a derhal müdahaleden yana olan iki ülke Almanya ve İngiltere, kesinlikle karşı olanlar ise Rusya ve Çin. Son iki ülke veto hakkına sahip olduğu için Güvenlik Konseyi’nden çıkan karar sadece Hartum hükümetine tavsiye niteliğinde oldu ve Cancavid milislerinin silahsızlandırılması için otuz gün süre verildi.

Bu sürenin sonunda iki grubun tartışması devam edecek. Sudan hükümeti BM’in Darfur için barış planını kabul ettiğini açıkladı ama bu Güvenlik Konseyi’nin önerilerinden farklı bir plan. BM Genel Sekreteri’nin Sudan Özel Temsilcisi Jan Pronk ile Sudan Dışişleri Bakanı Mustafa İsmail arasında varılan anlaşma, otuz gün içersinde Darfur’da siviller için güvenli bölgelerin oluşturulmasını öngörüyor. Bu Güvenlik Konseyi’nin Darfur’daki Cancavid milislerinin otuz gün içinde silahsızlandırılmasını talep etmişti.

Arap Birliği’nin tavrı

Hartum hükümeti gibi Arap Birliği de Cancavid milislerinin bu süre içinde silahsızlandırılmasının mümkün olmadığı yolunda görüş bildirdi. Sudan’ın talebi üzerine toplanan Arap Birliği bu ayın sonunda bitecek sürenin Darfur’daki karmaşık sorunları çözmek için yeterli olmadığına karar verdi. Arap Birliği, Sudan’a herhangi bir müdahaleyi reddederken, Darfur’daki Cancavid milislerinin silahsızlandırılması gerekliliğinin altını çizdi. Kahire’de biraraya gelen Arap Birliği üyesi 13 ülkenin dışişleri bakanları Hartum hükümetine verilen sürenin üç aya uzatılmasını da talep ettiler.

Sudan’daki kriz ve BM’in müdahale tehditleri bu ülkenin zenginliklerini de gündeme getirdi. Alman basınında yer alan haberlerde, Sudan’ın petrol kaynaklarına dikkat çekiliyor. Sudan’ın petrol rezervleri 700 milyon varil, ancak tahminler 2 milyar varile kadar çıkıyor. Sudan’ın günlük petrol üretimi 312 bin varil, bu miktarın gelecek yılın sonuna kadar 500 bin varile çıkarılması planlanıyor. Aslında günlük kapasitesi 8 milyon varil olan Suudi Arabistan’la karşılaştırıldığında bu çok da büyük bir miktar değil. Ancak Sudan gibi yoksul bir ülkede paylaşım savaşlarına neden olması anlaşılır bir zenginlik. Petrol rezervlerinin çoğu Sudan’ın güneyinde, bir kısmı da merkezi Sudan’da. Güneydeki ayrılıkçı gruplar, petrol gelirlerini paylaşmak istemiyorlar.

Gerginliğin kökeni

Yıllar süren iç savaştan sonra Hartum hükümeti, bir geçiş dönemini ve güneyde kısmi bağımsızlığı kabul etti. Hemen ardından Darfur eyaletindeki kriz başgösterdi. Sudan’ın batısındaki Arap milisler, güneyle yapılan anlaşmadan sonra petrolden alacakları payın azalmasını kabullenmiyorlar. Sudan’da Müslüman Araplar nüfusun % 49’unu, güneydeki Hrıstiyan Siyahlar ise % 16’sını oluşturuyor. Ülkenin batısındaki petrol rezervlerinin miktarı tam olarak bilinmemekle birlikte Darfur bölgesi petrol gelirlerinin yüzde 13’üne talip. Sonuç olarak Sudan, şu anda yoksul olsa bile yeraltı zenginlikleri açısından kalkınma potansiyeli ve ödeme gücü olan bir ülke. Nitekim Almanya ve Çin’in Sudan petrolünün taşınması için anlaşmaları ve yatırımları var bu ülke ile.

“İmha politikası” suçlaması

Ancak Alman kamuoyunda Sudan insani yardım gerekliliği ile gündemde. Almanya’dan iki insani yardım örgütü Caritas ve Diakoni, şiddetli yağışlara rağmen Darfur’da yardım çalışmalarını sürdürebildiklerini haber verirken, Tehdit Altındaki Halklar Örgütü, Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan el Beşir’i Sudan’ın güneyinde olduğu gibi batısında da bir imha politikası izlemekle suçladı. Berlin’de Sudan’ın güneyi ve Darfur’dan mültecilerin de katıldığı gösterilerde devlet başkanı elliden fazla etnik kökenden oluşan halkı Araplaştırmakla suçlandı.