1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Türkiye şikede sınıfta kaldı'

2 Ocak 2012

Ardımızda bıraktığımız yıl, federasyonundan basınına çok boyutlu bir şike tartışmasına sahne oldu. Spor hukukçuları süreci Deutsche Welle'ye değerlendirdi. İstanbul'dan Esra Maden'in haberi…

https://p.dw.com/p/13clO
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Savcı Mehmet Berk 3 Temmuz 2011’de şike soruşturmasını başlattığında Türk futbolunun, basınının, taraftarının ve hukukçusunun büyük imtihanı da başladı. Önce üzerinde gizlilik kararı olduğu için federasyona verilmeyen dosyalar basında manşetleri süsledi. Daha sonra aklı karışan federasyonun birbirine uymayan yorumları spor sayfalarında yer aldı. Sonuç olarak lig erken başladı ve Şampiyonlar Ligi’ne Fenerbahçe yerine Trabzonspor gönderildi.

Spor hukukçularına göre geçtiğimiz yazdan beri devam etmekte olan süreç tutarsızlıklarla ve hatalarla dolu. Geçen hafta Doğuş Üniversitesi’nde düzenlenen “Sporda Şike ve Teşvik Primi” konulu panelde spor hukukçuları süreci yorumladılar.

Yasanın sıkıntıları

Hukukçulara göre geçtiğimiz haftalarda düzeltilen 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, baştan yeterince düşünülmeden çıkarıldı. Kanunun çıkacağı dönemde kulüpler de buna destek vermişti.

“Kanunu çıkaranlar bunun kendilerine dokunacağını akıllarına getirmemişlerdi. Kendilerini dokunulmaz diye görüyorlardı” diyor Spor Hukuku Enstitüsü Başkanı Kısmet Erkiner. Aynı zamanda CAS üyesi olan Erkiner, yasayla ilgili 158 kulübe yazı yazdıklarını ancak sadece bir kulüpten cevap aldıklarını da sözlerine ekliyor.

Yasanın eksik ve iyi düşünülmeden uygulamaya konan bölümleri daha şimdiden başa bela oldu bile. 18. madde yani seyirden men cezası getiren madde tamamen seyirciler için tasarlanmışken kanuna “taraftar” kelimesi eklenmediği için futbolculara da uygulandı. Şike soruşturmasında ismi geçen futbolcular seyirden men cezası alırken Türkiye Futbol Federasyonunun (TFF) Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) bu futbolcuların sahada oynamalarına bir engel olmadığına karar verdi. Erkiner’e göre 20. madde yani basınla ilgili olan madde de ileride kıyameti koparacak maddelerden.

Spor Hukuku Enstitüsü’nden avukat Emin Özkurt 6222 sayılı sporda şiddeti önlemeye yönelik kanunun İngiltere’den alındığını söylüyor. “İngiltere olduğunu bilmemiz önemli. Bu kanunun amacı şiddet ve holiganizmle mücadele” diyor. 2005’ten beri gündemde olan kanunun son dakikaya kadar şike ve teşvik primiyle ilgili bir düzenleme getirmediğini anlatan Özkurt, sonradan monte edilen bu maddelerin Türk ceza hukuku sistematiğinde “sırıttığını” söylüyor.

“İnsan ticaretinin cezası 8 ila 12 yıl, organ ticaretinin cezası 5 ila 9 yıl arasında değişiyor. Ancak bir spor müsabakasında sadece sahada olacak neticeye yönelik yaklaşım sergiliyorsak ve yöneticiysek yargılama 18 yıla kadar. Bu kanun sistematiği zaten en baştan ceza hukukuyla çelişiyor” diye açıklıyor Özkurt ve ekliyor, “bütünsel olarak gözden geçirildiğinde en az 8-9 noktasının değiştirilmesi gündemde.”

Kanunun elektronik biletle ve taraftarlardan sorumlu yönetici olmasıyla alakalı olan kısımları Özkurt’a göre sorunlu olan bölümler arasında.

Meclisin yasayla ilgili son düzenlemesini yerinde bulan hukukçular, hala daha yasanın eksik kısımlarını olduğunu düşünüyor. Aynı enstitünün yönetim kurulu üyesi Engin Tuzcuoğlu kanunda yapılan değişikliğin haklı olduğunu ancak daha fazla değişikliğin gerektiğini söylüyor: “Yetmez ama evet.”

Basının yorumları eleştirildi

Spor Hukuku Enstitüsü kurucusu ve başkanı Kısmet Erkiner’e göre şike davası sürecinde herkes sınıfta kaldı. Şampiyonlar Ligi’nin başlamasına kısa bir süre kala İstanbul’a Türkiye Futbol Federasyonunu (TFF) ziyarete gelen UEFA görevlisinin yetkileri hakkında çıkan haberleri abartılı bulduğunu anlatan Erkiner, basının işin magazinsel tarafına odaklandığını söylüyor. UEFA yetkilisi Pierre Corno’nun Ağustos ayında İstanbul’a gelişinin arkasında UEFA’nın sürece el attığı yorumları yapılmış ve perde arkasında Türk futbolunun geleceğinin tartışıldığı ifadeleri basında yer almıştı.

Erkiner, “TBMM, işin magazinsel tarafına bayılan basın… UEFA’dan gelen adama müfettiş dedik, sonra başmüfettiş dedik. Adam UEFA’nın hukuk müşaviri. Hiçbir şey tetkik etmeye gelmedi. Federasyon da sınıfta kaldı. İkide bir beyanatta bulunması yanlıştır” diye süreci özetliyor.

Geçen haftalarda federasyonun “kozmik odasından” basına sızan federasyon Etik Kurulu belgesi de kamuoyunda gerektiğinden fazla önemsendi hukukçulara göre.

15 yıl federasyonun tahkim kurulunda görev alan Spor Hukuku Enstitüsünden Türker Arslan, “Savunmayı etik kurulu almaz PDFK alır. Karar organı alır. “Federasyon yanlış beyanatlar veriyor” diyerek basında federasyonun etik kuruluyla ilgili haberlerin de gerçeği yansıtmadığını anlatıyor. Erkiner’e göre bunda federasyonun da payı var. Basında çıkan haberlerde kozmik odadan ele geçirilen belgelerle Fenerbahçe’nin federasyon tarafından ağır cezalandırılacağı yazılmıştı.

Arslan’a göre “Etik kurulu kararı diye basına verilen metin sıfır değeri olan bir vesikadır. Bunun ötesinde değildir.”

UEFA’nın oyunu mu?

Şampiyonlar Ligi grup maçlarının oynanmasına kısa bir süre kala federasyon beklenmeyen bir kararla önceden turnuvada oynayacak dediği Fenerbahçe’yi Avrupa’dan çekerek yerine Trabzonspor’u göndermişti. Benzer bir durumun Porto’nun başına geldiğini söyleyen Özkurt, Spor Tahkim Mahkemesi’nin (CAS) Portekiz temsilcisinin kesinleşmemiş şike iddialarına rağmen birkaç yıl önce Şampiyonlar Ligine alınmasına izin vermişti.

Özkurt, Fenerbahçe’nin bu yıl Şampiyonlar Ligi’ne gitmemesi için bir sebep olmadığını söyleyerek topu federasyona atıyor. UEFA tarafından gönderilen metnin federasyona bir öneri niteliğinde olduğunu ve bunun UEFA’nın bir “blöfü” olduğunu vurgulayan avukat, yanlış ve eksik yönlendirmeyle TFF’nin bu blöfü göremediğini söylüyor.

O dönemler UEFA gözlemcisi medyada federasyonu denetlemek için gelmiş bir görevli olarak yansıtılmış ve Türk futbolunun geleceğine UEFA görevlisinin vereceği iması verilmişti.

Şu anda Fenerbahçe ve TFF, CAS nezdinde zıt taraflar olarak duruyorlar. Davanın sonucuyla ilgili önümüzdeki yıl gelişmelerin olması bekleniyor.

Özkurt’a katılan Erkiner Türk sporunun savunmasını düzgün yapamadığı için davaları kaybettiğini söylüyor. Süreyya Ayhan’ın doping kullandığı iddiasıyla ömür boyu spordan men edilmesi bu örneklerden biri.

Spor Hukuku Enstitüsü başkanı Kısmet Erkiner (Foto: Esra Maden)
Spor Hukuku Enstitüsü başkanı Kısmet Erkiner (Foto: Esra Maden)Fotoğraf: DW

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Esra Maden

Editör: Ahmet Günaltay