1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de uygulama eksikliği

Ayşe Tekin / DW4 Mayıs 2004

Avrupa Birliği’nin genişlemesi sürecini tamamlamasından sonra gözler şimdi Türkiye’ye çevrildi. Türkiye, AB yolunda birçok yasal düzenleme yaptı, ancak eleştiriler bunların uygulamaya yansımadığı yönünde, özellikle insan hakları konusunda. DW’den Ayşe Tekin, İnsan Hakları Vakfı’ndan İzmirli Avukat Hülya Üçpınar’la Türkiye’deki insan hakları durumunu konuştu...

https://p.dw.com/p/AbIZ
AB'nin de Türkiye'ye yönelik eleştirileri yasal düzenlemelerin uygulamaya yansımadığı şeklinde...
AB'nin de Türkiye'ye yönelik eleştirileri yasal düzenlemelerin uygulamaya yansımadığı şeklinde...Fotoğraf: AP

Avrupa Birliği’ni genişlemeden sonra bekleyen en önemli sorun, Türkiye’ye müzakere tarihi konusunda bir tarih verilmesi. AB, beşinci genişleme sürecinin dışında kalan Bulgaristan ve Romanya’ya 2007 yılına müzakere tarihi verirken, Türkiye’ye ise bu yılın sonunda müzakere tarihi konusunda yanıt verilmesi kararlaştırıldı.

Türkiye, AB’ye üye olabilmek için Kopenhag Kriterleri konusunda birçok yasal düzenleme gerçekleştirdi. Bunların en önemlileri de insan hakları konusunda yapıldı. Yıllarca insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirilen Türkiye’de uyum yasaları çerçevesinde idam cezası kaldırıldı, düşünce özgürlüğünün önündeki engeller esnetildi ve gözaltı süreleri kısatıldı. Erdoğan hükümeti döneminde gerçekleştirilen bu düzenlemeler de AB nezdinde övüldü.

”Yasal düzenlemeler uygulamaya yansımıyor”

İnsan Hakları Vakfı’nda İzmirli Avukat Hülya Üçpınar, bu yasal düzenlemelerin uygulamaya yansımaları konusunda ise iyimser değil. Erdoğan hükümetiyle birlikte bazı yasal düzenlemelerde gelişmeler olduğunu, ama aslında insan hakları konusunda gerçekten bir değişme olması için daha altyapıdan olması gerektiğini savunan Üçpınar, sözlerini şöyle sürdürüyor:

”Yasalar, sonuçta hükümetlerin politikalarını belirliyor. Ama uygulama düzeyindeki değişiklikleri fazla yansıtmıyor, belki temennileri yansıtıyor olabilirler. Ne kadar yansımasına gelince, bu noktada yasa değişikliklerinin gerekçelerine bakmak gerek. Çünkü insan hakları kavramı, Avrupalılar tarafından insan hakları sicili eleştirilirken, Türkiye´de ise korkulan bir kavram ve özellikle hükümete muhalif gruplar tarafından üretilen politik bir kavram olarak algılandı. Dolayısıyla, birkaç yıl öncesine kadar ciddi bir karşı duruş varken, birdenbire hükümet değişikliği ve yasaların değişmesiyle bakış açısının da değiştiğini düşünmek çok mümkün değil.”

Yasa değişikliklerinin AB´ye girmek üzere üyelik için verilmiş bazı sözlerin yerine getirilmesi olduğunu ifade eden Üçpınar, yeni yasal düzenlemelerin uygulamaya yansımadığı görüşünde. Üçpınar, ”Hala işkence devam ediyor, hala düşünce özgürlüğüne ve basın özgürlüğüne karşı kısıtlamalar devam ediyor, hala kadına yönelik şiddet var, hala ayrımcılık var, hala çocukların korunması konusunda ciddi adımlar atılmasi gerekiyor. Ama bu, yapılanların hepsini bir kalemde olumsuzlamak mümkün değil” diyor.

İşkence ve kötü muamele ayırımı

Üçpınar, Avrupa Birliği’nin insan haklarıyla ilgili ilgili birimlerinin ”işkence” ve ”kötü muamele” ayırımına ise, diğer insan hakları savunucuları gibi karşı. ”İnsan hakları savunucuları olarak işkence ve kötü muamele arasındaki ayrım sadece bir düzey ayrımıdır, diyoruz” diyen Üçpınar, bunun algılama biçimlerinin de farklı olduğunu belirtiyor:

”AİHM diyor ki; işkence ve kötü muamele arasındaki ayırım kişinin çektiği acının düzeyine bağlıdır. Ama biz hukukçular, bir mahkeme değiliz ya da insan hakları kurumları olarak bu acının düzeyini tanımlamamız mümkün değil. Örneğin; Türkiye´de birisi bir tokat yese, belki bunu kötü muamele olarak değerlendirebilir. Ama farklı kültürden birisi tokat yediğinde ise ciddi bir işkence olarak algılayabilir ve yıllarca bunun travmasından kurtulamayabilir. Bu yüzden biz en azından şemsiye kavram olarak, işkenceyi kullanmakta ısrarcı olacağız.”

Türkiye’nin insan hakları konusunda yaptığı değişiklikler için Avrupa Birliği’nden ve ülkelerinden motivasyon aldığını belirten Üçpınar, ”Ama artık biz kendi içimizde gerçek tartışmalar yapmalıyız ve kendi mekanizmalarımızı çalıştırmalıyız ve kendi motivasyonumuzu yaratmalıyız diye düşünüyorum. Artık kendi ayaklarımızın üstünde durmalıyız” diye sözlerini tamamlıyor.