1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

TAM 20 yaşında

Nihat Halıcı10 Kasım 2005

Uluslararası düzeyde yankı uyandıran çok sayıda bilimsel araştırmaya imza atan Türkiye Araştırmalar Merkezi 20 yaşında. Merkezin kurucu başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Almanya’daki göçmenlerin sorunlarının ve dolayısıyla faaliyetlerinin arttığını söyledi.

https://p.dw.com/p/AaPW
Almanya'daki Türklerin 3 milyona yaklaşan sayısı, TAM'ın çalışmalarını etkiliyor
Almanya'daki Türklerin 3 milyona yaklaşan sayısı, TAM'ın çalışmalarını etkiliyorFotoğraf: AP

Merkezi Almanya’nın Essen kentinde bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi 20 yaşında. Almanya ile Türkiye arasındaki “köprü kurumlar” arasında sayılan Türkiye Araştırmalar Merkezi, 20 yılda 190'ın üzerinde "Ulusal ve Uluslararası Bilimsel Proje ve Model karakterli araştırma"ya imza attı. Sayısız seminer, sempozyum, konferanslar düzenleyen, kitaplar yayınlayan kurum, dış politika, ekonomi, sosyal bilimler, göç ve kültür konularında çalışmalar hazırladı. Türk kökenli göçmenlerin Almanya’da artık kalıcı hale gelmeye başladığını, Türkiye Araştırmalar Merkezi, Türk girişimcilerin Alman ekonomisinde edinmeye başladıkları önemli konumu ortaya koydu. Merkezi kuruluşundan bu yana yöneten Prof. Dr. Faruk Şen, DW’nin sorularını yanıtladı:

- 20 yıl öncesiyle kıyasladığınızda Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin faaliyetlerinin bir yandan daha da arttığını, diğer yandan daha farklı alanlara yansıdığını görüyoruz. Sizin işlerinizin artması Türk göçmenler açısından hayırlı bir gelişme mi?

F.ŞEN: Esasında bizim işlerimiz sadece Türk göçmenler açısından artmadı. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, Türkiye’nin doğudaki komşuları ve Balkanlar’daki son gelişmeler de Türkiye Araştırmalar Merkezi’nin çalışma alanları arasına girdi. Bu nedenle 30 kişinin çalıştığı ve 170 araştırmayı yapan bir kurum haline geldik. Ve son zamanlarda özellikle İran, Irak veya Balkanlar gibi konular da göçmenlerimiz gibi gündemimizde büyük ölçüde yer alıyor.

Şuna inanıyorum: Türkiye Araştırmalar Merkezi 20 yıldır kendine destek veren kurumların, kişilerin çalışmalarıyla başarılı ataklar yaptı, kendini burada ispat etmeye çalıştı. Bundan sonra da bize güvenen ve bizi destekleyen kuruluşların ve bireylerin aynı desteklerini sürdürmelerini istiyoruz.

- Göçmenlerin durumunu kıyasladığınızda 20 yıl öncesine göre nasıl bir manzara ortaya çıkıyor?

F.ŞEN: Fazla bir gelişme yok. 20 yıl önce biz kurulduğumuz zaman 1 milyon 400 bin insanımız yaşıyordu. Şimdi 2 milyon 700 bine çıktı. Sorunlarımız azalmadı, özellikle arttı. 1993’te Türklere yönelik aşırı sağın saldırıları; daha sonra 2000 yılından itibaren ortaya çıkan İslamofobi gibi gelişmeler, bizim insanımızın uyum sorununa da olumsuz etkilerde bulundu. Bu açıdan insanlarımızın sorunlarının arttığını, durumlarının güçleştiğini görüyoruz. Bu da maalesef bizim ümitlerimizi biraz biraz kırmaya başladı.

- Alman toplumunda entegrasyon kavramı yıllardan beri konuşuluyor. Siz bu alanda çalışan uzmanlardan birisiniz. Alman toplumunda kalıcı olmak isteyen, Özellikle Türk ve Müslüman göçmenler ne yapmalı?

F.ŞEN: Almanya’da olumlu bir gelişme var. İlk defa bir göç kanunu çıkarıldı. Artık Almanya’da yetkililer Türklerin kalıcı olduğunu hissettiler. Buna karşılık insanlarımızın yüzde 31’inin işsizlikten etkilenmesi, yüzde 35’inin de fakirlik sınırında yaşaması bizim uyumumuza büyük ölçüde negatif etki yapıyor. İnsanlarımız burada çocuklarının eğitimine daha fazla ağırlık vermeli. Meslek sahibi olmaları konusunda atılımlar yapmalı. Ve artık yatırımlarını burada yapmaya devam etmeli. Zira Almanya bizim için artık ikinci bir vatan oldu.

- Yeni bir hükümet kuruluyor Berlin’de. Sizin ve Türk toplumunun bu hükümetten beklentileri nedir?

Ben bu hükümetten iki yaklaşım bekliyorum. Birincisi, Türkiye’nin Avrupa Birliğine giden yolu kesmemeleri. Türkiye’nin Avrupa Birliğine uyumuna ağırlık vermeleri. İkincisi de Almanya’da yaşayan 3,5 milyon Müslümanın - ki 2 milyon 700 bini Türkiye’den gelen insanlar- bu insanların uyumu konusunda daha fazla çaba harcamaları, yeni model projeler üretmeleri lazım. Maalesef bugünkü hükümetin belirli sosyal hakları keseceğinden hareket ediyorum. Bu da bizim insanlarımızın buradaki yaşamını büyük ölçüde negatif olarak etkileyecek.