1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Teröre tepki farklı olmalı

Baha Güngör18 Temmuz 2005

Türkiye’nin tatil beldelerinden Kuşadası’nda yaşanan terör, küresel terörü bir kez daha gündeme getirdi. Bu tür eylemlerin toplumsal etkisi öfkenin yanısıra çaresizlik oluyor. DW Türkçe Servisi’nden Baha Güngör, devlet yetkilileri ve güvenlik güçlerinin tepkisinin farklı olması gerektiği görüşünde:

https://p.dw.com/p/AZvD

Bombalama eylemleri ve intihar saldırılarının arkası kesilmiyor. Londra ve İzmir yakınlarındaki Kuşadası’nda yeni, Madrid ve İstanbul’da geçmişte yaşanan bombalı eylemleri ya da Irak’ta artan sayıda intihar saldırılarını düzenleyenler her gün masum insanların yaşamına son veriyor, yaralanmasına neden oluyor. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde insanlar kendini güvende hissetmiyor. Küresel bomba terörü, ırkı, dini, etnik kökeni ve dünya görüşü ne olursa olsun çoktan tüm insanlar için şeytani bir tehdit haline geldi.

Dünya çapındaki terör eylemleri haberlerine ilgi, saldırının yakınlığı ve kurban sayısının yüksekliğine bağlı olarak artıyor. Terörün bir gün kendisini de vurabileceğini hissedenler daha fazla etkileniyor. Ama aynı zamanda bu kanlı şiddetin önlenmesinin mümkün olmadığı duygusu güçleniyor. İşte bu sonuncusu tam da teröristlerin hedeflediği şey. İnsanları kuşkuya düşürüp, paniğe sürüklemek, sürekli tehdit altında olduklarını hissettirip yaşam sevinçlerini yok etmek ya da tatillerinde uzak ülkeleri ziyaret edip, farklı kültürler ve gelenekleri tanıyıp yakınlaşmalarını önlemek.

Terör, tam da devletler arasındaki sınırlar ve duvarların kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemde, özgürlük anlayışını yok etmeye varan tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Karanlık güçler kültürler ve dinler arası diyaloğun yerini medeniyetler savaşına bırakmasından mutluluk duyacaktır.

Dünya metropolü Londra ya da Türkiye’nin Ege kıyısındaki küçük tatil beldesi Kuşadası’da bombaların masum insanları paramparça etmesinin yarattığı endişenin psikolojik sonucu isteri ve intikam isteği olacaktır. İşte bu noktada hükümetler ve güvenlik güçlerinin itidalli davranması ve hukuk devleti mantığı ile hareket etmesi çok önemlidir. Teröristler ve onları bu eylemlere itenlerin takibi ve cezalandırılmasına paralel olarak terörün sosyal kaynaklarının da kurutulması gerekir. Bunların başında da yoksullukla mücedele, varsıl ve yoksul kesim arasındaki uçurumun kapatılması geliyor.

Türkiye gibi ülkeler tam da bu noktada doğru adımı atmakta, örneğin Kürt sorununun çözümünde kararlı olmakta zorlanıyor. Bu konuda sadece yüzeysel bazı düzenlemelerle yetinilmesi mümkün değil. Ayrılıkçı militan örgüt PKK’nın yıllardır sürdürdüğü savaş ve AB’ne girmek isteyen NATO üyesi Ankara’nın buna askeri cevabı neredeyse 40 bin insanın canına mal oldu ve büyük mali kayba yol açtı. Oysa Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşam koşulları hala düzeltilemedi.

Şu anda gerekli olan, ne Başkan Bush’un 11 Eylül saldırılarından sonra yaptığı gibi popülist haçlı seferleri propagandası, ne de bazı İslam bilimcilerinin yol gösterdiği gibi sivillerin korunup askeri hedeflere yönelinmesi çağrısıdır. Avrupa’da da her Müslüman ya da caminin batılı değerler için tehdit oluşturduğu düşüncesinin yayılması gibi, Türkiye’de de terörün Kürtler'le özdeşleştirilmesi tehlikesi yükselmektedir.

Alman Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’ye seyahatlerde dikkatli olunması çağrısı kendi vatandaşlarını korumaya yöneliktir. PKK bir yıl önce kendi ilan ettiği ateşkesi sona erdirdiğini açıkladı ve bu arada bölündü. Örgütten ayrılan küçük gruplar, tatil yörelerindeki eylemleri ile ülkenin önemli bir gelir kaynağını kesmeyi, ama aynı zamanda Türkiye’nin AB yolunu zorlaştırmayı hedefliyor. Ama gittikçe artan ilgi gören bir tatil ülkesi olan Türkiye, güvenlik açısından İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ya da Yunanistan’dan farklı değil.

Avrupa’da teröre karşı Türkiye’yi de içine alacak yoğun bir kampanya başlatılmasının zamanı çoktan geldi. Bu belki planlanan eylemleri engelleyemeyecek, ama en azından terör karşısında yalnız olunmadığnı gösterecektir.