1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Vanhanen: Her şey Türkiye'ye bağlı

Kayhan Karaca / Strasbourg5 Temmuz 2006

AB dönem başkanlığını devralması nedeniyle Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yapan Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, Türkiye ile uzun bir sürecin başladığını belirterek, bundan sonra her şeyin Türkiye’ye bağlı olduğunu söyledi. Kayhan Karaca’nın haberi...

https://p.dw.com/p/AZqo
Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, Avrupa Parlamentosu'nda konuştu
Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, Avrupa Parlamentosu'nda konuştuFotoğraf: AP

Avrupa Birliği ile adaylık sürecine Aralık 1999’da Finlandiya dönem başkanlığında başlayan Ankara, birlikle ilişkilerinde çok kritik bir dönemece yine Finlandiya dönem başkanlığı altında giriyor. Avrupa Birliği dönem başkanlığını 1 Temmuz’da Avusturya’dan devralan Finlandiya da altı ay sürecek bu dönemde kendisini en zorlayacak konunun Türkiye’nin limanlarını Rumlara açması olacağını inkar etmiyor.

Bugün Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu önünde bir bakıma görücüye çıkan Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen’in Türkiye konusunu mümkün olduğunca az konuşma eğiliminde olduğu gözlerden kaçmadı. Avrupa Birliği’nin genişleme sürecini çok önemsediğini söylemkle birlikte, Türkiye hakkında pek yorum yapmamayı tercih etti. Vanhanen, “Dönem başkanlığımız süresince Türkiye ve Hırvatistanla süreç AB Komisyonu raporları temelinde ilerleyecek” dedi.

Finlandiya merkez partisi üyesi ve 2003 yılından bu yana ülkesinin başbakanı olan Vanhanen gerçek bir İskandinav. Başta Finliler olmak üzere herkes kendisini “hiç sinirlenmeyen”, “iletişim yeteneği zayıf” ve “pragmatik” gibi terimlerle tanımlıyor. Gelecek altı ayda tüm bu özelliklerin Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ne kazandıracağı veya bu ilişkilerden ne alıp götüreceği ise henüz bilinmiyor.

Vanhanen’in mesajları net

Ancak, gerek Vanhanen gerekse hükümetinden gelen ilk mesajlar oldukça net: Finlandiya, açık bir dille ve daha işin başından “Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmezse müzakerelerde sorun çıkabilir” diyor. Fakat aynı Finlandiya, soruna çözüm üretmek için yapıcı bir tutum sergileyeceğini de söylüyor. Nitekim Vanhanen, AP’deki konuşmasında Türkiye’nin gelecekteki Avrupa Birliği üyeliğinin birliği güçlendireceğine inandığını da açık biçimde dile getirdi.

Vanhanen şunları söyledi: “Türkiye ile uzun bir süreç başladı. Bu sürecin nihai hedefi de tam üyelik. Türkiye’nin gelecekteki üyeliği Avrupa Birliği’ni güçlendirecek, bölgeye istikrar getirecektir. Ancak her şey Türkiye’ye bağlı. Üyelik tarihi için öngörüde bulunmak içinse daha çok erken.”

Finlandiya dönem başkanlığının programı hakkında bugün Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen oturumda söz alan Avrupa Birliği Komisyonu başkanı Jose Manuel Barroso da Türkiye konusunda büyük ölçüde Finlandiya Başbakanı gibi düşünenüyor. Fakat Barosso da limanlar sorunu nedeniyle müzakerelerin “sekteye uğrayabileceği” uyarısında bulundu ve “Üyelik süreci engebeli bir yol. Aday ülkelere karşı dürüst ve adilane olmalıyız. Türkiye’nin Ankara ek protokolünden kaynaklanan yükümlülükleri var, bunlara uyması gerekiyor” dedi.

AP’de Türkiye raporu görüşülecek

Ancak Avrupa Birliği cephesinden gelen tüm bu uyarılara rağmen, Avrupa Parlamentosu dışında hiç kimse bu aşamada müzakerelerin askıya alınması opsiyonunu tartışmaya açma taraftarı değil. Avrupa Parlamentosu’nda konunun Eylül ayında Strasbourg’da oylanacak Türkiye raporu tartışmalarında derinlemesine ele alınması bekleniyor. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Camiel Eurlings tarafından kaleme alınan raporun karar taslağında, Türkiye’nin limanlarını Rumlara açmamasının müzakere sürecini sekteye uğratacağı, hatta durduracağı görüşü de mevcut.

Başbakan Erdoğan’ın “limanları açmayacağız, bu nedenle müzakereler duracaksa durur” şeklindeki çıkışlarına karşılık Avrupa Birliği, görüldüğü üzere, tatlı sert oynamayı tercih ediyor. Avrupa Birliği dönem başkanlığı ile Komisyon diplomatik mesajlar vermeyi yeğlerken, Avrupa Parlamentosu daha açık dille konuşuyor. Bu da Avrupa Birliği’nin, limanlarını açmaması halinde Türkiye hakkında ne karar alacağını henüz belirlemediğinin göstergesi olarak yorumlanıyor.