1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Verheugen, Kıbrıs'ta "Alman sistemini" istiyor

Hannes Ostermann20 Şubat 2004

Lefkoşa’da başlayan Kıbrıs görüşmelerinde bir anlamda yandaki odadan müzakerelerin gidişatını izleyen Verheugen, "Kıbrıs’ta güttüğümüz hedefi Almanya’nın anayasal sistemiyle karşılaştırabiliriz" dedi.

https://p.dw.com/p/AbOM
Verheugen Kıbrıs'ın mutlaka birleşeceğine inanıyor
Verheugen Kıbrıs'ın mutlaka birleşeceğine inanıyorFotoğraf: AP

Verheugen’in görevi; “tarafların var olan pürüzlü noktaları giderme çabalarında AB belirlemelerine uyumu da gözetmelerini sağlamak ve gerektiğinde bu konuda onları uyarmak” biçiminde özetlenebilir.

Verheugen, dün başlayan adadaki müzakerelerin, Türk ve Rum halklarını, Kıbrıs’ın AB’ye üyeliğinin resmiyet kazanacağı 1 Mayıs tarihine kadar aynı devlet çatısı altında toplamayı başarıp başaramayacağı sorusuna şöyle yanıt veriyor:

AB'nin baskısı

“Kıbrıs sorununu çözüm fırsatının hiç bu kadar büyük olduğunu hatırlamıyorum. Bu gelişmede, Ankara üzerinde büyük bir baskı oluşturan AB’nin de kuşkusuz önemli payı var. Bundan önceki uzlaşma çabalarına kıyasla şimdiki en önemli farklılık, Türk tarafının çözümün bu kez sağlanması konusunda kararlı bir siyasi arzu sergilemesinde yatıyor. Çünkü bugüne kadar AB üyeliği nedeniyle sadece Rum tarafından uzlaşma yanlısı bir tutum beklenebiliyordu. Bu kez nihayet bir çözüme varma arzusu her iki tarafta da çok güçlü.”

Endişelerin haklı yanı yok

Kofi Annan’ın planında her iki toplumun eşit politik haklar elde etmesi öngörülüyor. Ancak adanın Rum kesiminden ulaşan serzenişlerde, hedeflenen çözümün tam bir birleşmeyi öngörmediği, oluşturulacak iki özerk devletle, bölünmüşlüğe bir anlamda meşruiyet kazandırılacağından yakınılıyor. Bu endişelerin haklı bir yanı var mı?

“Kesinlikle hayır. Zaten bizim gibi BM de böyle bir sonucu kabul etmez. Bizim Kıbrıs’ta güttüğümüz hedefi Almanya’nın anayasal sistemiyle karşılaştırabiliriz. Kıbrıs’ta iki da ayrı eyalete sahip bir federal cumhuriyetin oluşması amaçlanıyor. Her iki eyalete de geniş haklar tanınıyor. Ancak örneğin AB örgütüne karşı olan uluslararası yükümlülükler konusunda bu iki eyaletin birlikte oluşturduğu ortak federal devlet sorumlu olacak.”

Ancak anayasal yapıya bakıldığında bu işin öyle kolay olmayacağı anlaşılıyor. İki ayrı devletin tek bir oyla temsil edilmesini sağlamak gerçekten mümkün olabilicek mi?

“Kolay olmayacağı kesin. Benim buradaki varlığım ve bir dizi uzmanla bu konuların açıklığa kavuşması yolunda çabalar göstermemiz boşuna değil. Ben bugün müzakerelerde bizzat yer alan üç tarafla, hukuki konulara ilişkin metinlerin formüle edilmesine AB olarak ne ölçüde katkıda bulunabileceğimizi görüşeceğim. Çünkü bu noktada saptanacak metinlerin AB’nin hukuk ilkeleri ve müktesebatıyla da uyum içinde olması gerekmektedir ve birleşik bir Kıbrıs Cumhuriyeti de, ancak bu koşulların yerine getirilmesi halinde tüm üyelerle aynı hak ve yükümlülüklere sahip olabilecektir.”

Birleşme reddedilmeyecek

Bu müzakerelerin sonuçlanmasının ardından öngörülen, her iki tarafta eş zamanda yapılacak halkoylamasında Türk ya da Rum tarafı birleşmeyi reddederse ne olacak? Böyle bir gelişme Türkiye açısından ne gibi sonuçlar doğurabilir?

“Ben böyle bir gelişmenin olacağını sanmıyorum. Çünkü gerek Türk, gerekse Rum tarafında halk çoğunluğu hem birleşmeyi hem de Avrupa Birliğine üye olmayı arzuluyor. Ancak bu en kötü ihtimalin gerçeğe dönüşmesi halinde bizim Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ile daha önce imzalamış bulunduğumuz üyelik sözleşmesi yürürlülük kazanacaktır. Buna göre de bölünmüş de olsa, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyeliği 1. Mayıs tarihinde resmen başlamış sayılacaktır. Bunun Türkiye ile ilişkilere ne biçimde yansıyacağını kestirmek zor. Çünkü bu konuda bir yargıya varabilmek için önce müzakerelerin gidişatını irdelemek ve bundan bir sonuç çıkartmak gerekir. “