1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Verheugen'den Türkiye'ye mesaj

13 Ocak 2004

AB’nin genişleme sürecinden sorumlu yetkilisi Günter Verheugen Türkiye'nin AB'ne üyeliği konusuyla ilgili kararın bu yılın sonuna kadar verilmesi gerektiğini söyledi.

https://p.dw.com/p/AbRL
Verheugen perşembe günü Ankara'ya gidiyor
Verheugen perşembe günü Ankara'ya gidiyorFotoğraf: AP

AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugen Deutschland Funk Radyosu'na verdiği demeçte Türkiye’nin üyelik süreciyle ilgili soruları yanıtladı. Birçok çevrenin, konuya sanki Ankara‘ya bu yılın sonunda müzakere tarihi değil de kesin üyelik sözü verilecekmiş gibi yaklaştığını ve bunun büyük bir yanılgı olduğunu söyleyen Verheugen şöyle konuştu:

“Türkiye ile ilgili kararın bu yılın sonunda kesinleşmesi gerekiyor. Çünkü Ankara’ya bu konuda bağlayıcı bir vaadde bulunuldu. Kaldı ki bu karar Türkiye’nin üyeliği değil, Ankara ile üyelik müzakerelerinin ne zaman başlayacağı ile ilgili. Bu nokta Almanya’da bir çok çevre tarafından yanlış algılanıyor. Bunun dışında bir de yine üyelik perspektifine sahip olan Balkan ülkelerinin durumu tartışılacak. Bunların dışında bu yıl gündemde genişleme konusu yok.”

Verheugen, "Avrupa Birliği Komisyonu’nun bu yılın sonunda Türkiye’ye bağlayıcı bir müzakere tarihi verme ihtimali ne kadar?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Aynı soruyu bana bundan bir yıl önce sorsaydınız 'çok zayıf bir ihtimal' diye karşılık verirdim. Ancak bugünkü duruma bakıp, Türkiye’nin son dönemlerde gerçekleştirdiği olağanüstü atılımlara tanık olunca, bu ilerlemeleri görmezlikten gelemeyeceğimizi düşünüyorum. Türkiye’nin gösterdiği bu büyük performansın, bu yılın sonunda verilmesi gereken karara şu veya bu biçimde olumlu biçimde yansıması gerekir. Tabii ki yıl sonunda olacak bir şeyi bugünden tam olarak kestirmek kolay değil, ayrıca bu kararı etkileyecek bir söylemde bulunmayı de istemiyorum.

Ancak özellikle Ankara’daki hükümet değişikliğinden sonra Türkiye’nin giriştiği reform atılımlarının büyük hız kazandığını söyleyebilirim. Bu nedenle Türkiye’ye karşı izlediğimiz politika, bizim öteden beri savunduğumuz; Avrupa entegrasyonu düşüncesinin bile istikrar sağlayıcı, barışçıl çabalara ivme kazandırabileceği tezini doğrulaması açısından son derece çarpıcı, olumlu bir örnektir. (...) Türkiye’nin AB üyeliği konusunu tartışma malzemesi yapmak isteyen, özellikle Almanya’daki siyasi çevreler, Ankara hükümetine inandırıcı bir üyelik perspektifi sunulması sonrası bu ülkenin ne denli köklü değişimlere sahne olduğunu görmezlikten gelemez. Almanya’da bu konuyu iç politik tartışmalara taşımak isteyenler; Türkiye’de her hükümlünün, tutuklunun ya da zanlının işkence görmediğini, idam cezasına mahkum edilemediğini, yapılan her gösterinin coplarla dağıtılamadığını, her özgür düşüncenin baskı altında kalmadan ifade bulabildiğini bilsinler ve bunları AB düşüncesinin ve genişleme politikasının bir kazanımı olarak algılasınlar.”

Alman muhafazakarlara eleştiri

Ancak bu söylenenler yine de, AB’nin nüfusu bu denli yoğun bir ülkeyi bünyesine katarken ne gibi rizikolar üstleneceği sorusunu yanıtlamada yetersiz. Türkiye’nin önünde daha aşması zor pek çok engel olduğunu savunan Alman muhafazakarları, bilindiği gibi AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda boyundan büyük bir işe giriştiği savıyla bunu reddediyor ve konuyu seçimlerde propaganda malzemesi yapacağını bildiriyor. Verheugen Türkiye'nin AB'ne üyeliği konusunun Almanya'da iç politikaya malzeme yapılması konusunda şöyle değerlendiriyor:

“Böyle bir konunun seçim kampanyasına alet edilmesi, politika kültürü açısından olağan bir durum. Ancak yine Avrupa Parlamentosu’nun bu yıl içinde Türkiye’nin üyeliğini karara bağlama gibi bir niyetinin olmadığının da bilinmesi gerekir. Hatta ben böyle bir adımın 2010 yılından önce gerçekleşmesine bile kesinlikle ihtimal tanımıyorum. Kaldı ki eğer Türkiye’ye müzakere tarihi verilecekse bile, bu müzakereler sırasında AB’nin üyelik için Türkiye’den hangi koşulları talep edeceği de henüz bilinmiyor. Bu arada örneğin Türkiye gibi dev bir ülkeyi bünyesine katmadan önce AB’nin buna katlanabilmek için kendi yapısında hangi reformları yerine getirmesi gerektiğini tartışması şart. (...) Çünkü Türkiye’nin tam üyeliği halinde AB sınırlarının nerelere kadar uzanacağı gözönüne alınarak buna göre oluşacak sorumlulukların bilincinde, yeni bir dış politik çizginin belirlenmesi gerekir.”