1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yeni bir entegrasyon politikası gerekli

Thilo Kössler7 Haziran 2006

Alman Federal İstatistik Dairesi’nin yaptığı “Mikrozensus“ adlı son araştırmaya göre, Almanya’da her beş kişiden biri yabancı kökenli. Daire Başkanı Johann Hahlen, Almanya’da toplam 15 milyon 300 bin göçmenin yaşadığının saptandığını açıkladı. DW’den Thilo Kössler’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZpf

“Mikrozensus araştırması sayesinde nihayet gerçekleri öğrendik: Almanlar giderek şişmanlıyor, vatandaşların dörtte birinden fazlası sigarayı bırakmayı başaramıyor. ’Küçük nüfus sayımı’ olarak da adlandırabileceğimiz bu araştırmada yer alan bu tür ayrıntıların büyük bölümünü yine çabucak unutacağız. Ancak bir zamanlar, ülkeye gelerek toplumsal yapıyı değiştiren yabancıların sayısındaki artış zihinlerde yer edecek. Almanya’nın bir göç ülkesi olmadığı yönündeki iddia böylece çürütülmüş olacak.

Mikrozensus’a göre, Almanya’da toplumun beşte birini göçmenler oluşturuyor. Bazıları bizzat kendisi göç etmiş, bazılarının en azından anne ya da babası yabancı bir ülkeden gelmiş, kimi Alman vatandaşlığına geçmiş, kimi ise hala yabancı kalmış. Toplam 15 milyon 300 bin göçmen söz konusu. Bu kişiler arasında Alman vatandaşlığını seçenlerin sayısı giderek artıyor.

Bunlar araştırmada göçün sayısal boyutunu yansıtıyor. Bir diğer boyut ise şu: Almanya’da çeşitli yetenek ve becerilere sahip bunca göçmen olmasaydı, Almanya’nın durumu çok daha kötü olurdu. Toplumun giderek yaşlanması daha da vahim bir sorun teşkil eder, sosyal sistemlerin içinde bulunduğu mali güçlük çok daha büyük olurdu. Almanya’ya göçenlerin büyük bölümü toplumun parçası olmayı başardı. Eğitim ve meslek alanında önemli adımlar attı. Başarılı göçmenler, olağanüstü bir entegrasyon örneği oldular.

Aynı zamanda madalyonun diğer yüzünü de görmek gerekir. Okula başlayan üç çocuktan birinin, hala yabancı dil olduğu için Almanca ile büyük sorunu olduğu, yaş ilerledikçe sosyal farklılıkların daha da köklü bir hale geldiği, okulu bırakan yabancı çocuklarının giderek artması, şiddet eğiliminin büyümesi, gettoların oluşması ve sorunlu bölge haline dönüşmesi… Kısacası, Almanlarla göçmenler arasında yakınlık yerine giderek uçurum oluşması, birşeylerin yolunda gitmediğine işaret ediyor. Bu durum sadece eğitimcileri değil, tüm toplumu göreve çağırıyor.

Bu sorunun küçümsenmesi mümkün değil. Çünkü Almanlar‘dan farklı dil, kültür ve dine sahip olanların sayısı artmaya devam edecek. Bu gerçeği gözardı etmekten vazgeçmekten başka çare yok. Almanlar „öncü kültür“ ya da „multi kulti“ olarak adlandırılan çokkültürlü toplum sloganlarına sığınmamalı. Artık göçmenleri topluma uyum sağlamaya yönlendirecek ve aynı zamanda onlara yaklaşacak, olanaklar sunacak bir entegrasyon politikası tasarlamanın zamanı.

Çünkü hem Almanlar’ın hem de yabancıların birbirine ihtiyacı var. Ve birlikte yaşamı biçimlendirmek her iki tarafın da elinde. Mikrozensus araştırması, önemli bir gerçeğe ışık tuttu. Belki federal hükümet de Temmuz’da yapmayı planladığı „entegrasyon zirvesi“nde ilk adımları atar...“