1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

181010 interview flasbarth un artenvielfalt

20 Ekim 2010

190'ı aşkın ülkeden temsilcinin katıldığı BM Biyolojik Çeşitlilik Konferansı Japonya’nın Nagoya kentinde yapılıyor. İki hafta sürecek konferansta, canlı türlerinin yok olmasına karşı önlemler gözden tartışılıyor.

https://p.dw.com/p/Pj2R
Fotoğraf: DW-TV

Japonya’nın Nagoya kentinde iki hafta boyunca en önemli gündem konusu “Biyolojik Çeşitlilik” olacak. Küresel ısınmanın iklim üzerinde olduğu kadar dünyadaki canlı türleri üzerinde yarattığı tehlike de masaya yatırılacak. Biyolojik çeşitliliğin azalmasının tüm dünyayı ve insanlığı nasıl etkileyeceği dünya kamuoyuna çeşitli örneklerle anlatılmaya çalışılacak. Geçtiğimiz yılın sonunda Kopenhag’da yapılan ve pek çok gözlemcinin ifadesiyle ‘fiyaskoyla’ sonuçlanan iklim konferansının olumsuz yankıları dinmemişken, aylardır süren görüşmelere rağmen bir iklim sözleşmesi dahi hazırlanamamışken, dünyadaki canlı türlerinin yok olmasına ilişkin önlemlerin nasıl alınacağı merak konusu. Japonya’daki konferansa katılan Almanya Federal Çevre Dairesi Başkanı Jochen Flasbarth, hiçbirşey için henüz geç olmadığını ve ancak en kısa sürede karar verilmesi gerektiğini ifade ediyor:

“Konferans için geç kalınmadı. Tabii ki çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız. Biyolojik çeşitlilikte önemli ölçüde kayıplar yaşıyoruz ve bu kayıplar devam ediyor. Yok oldukları belirtilen çeşitlerin yanında bir de belirtilmemiş olan ve büyük bir tehditle karşı karşıya olanlar var. Her yıl yok olan yağmur ormanlarının büyüklüğü Yunanistan’ın yüzölçümüne eşit. Yani harekete geçmek için geç kalmış sayılmayız. Ancak zaman hızla daralıyor ve konferansın odağında işte tam bu konu yer alıyor.“


Hangi türler yok olma tehdidiyle karşı karşıya?

BM Binyıl Hedefleri’nden biri de 2010 yılına kadar dünya genelindeki biyolojik çeşitliliğin yok olmasını önlemekti. Hatta bu hedefin kesin olarak tutturulacağına olan inançla, 2010 yılı ta o zamanlardan “Biyolojik Çeşitlilik Yılı“ olarak belirlenmişti. Ancak hedefe ulaşmak, isim vermek kadar kolay olmadı. Nitekim 2010 yılı için belirlenen hedefte başarıya ulaşılamadı. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği IUCN’nin verilerine göre, her sekiz kuş türünden biri, her beş bitkiden biri ve her dört memeli hayvandan biri yok olma tehdidiyle karşı karşıya. İşte böylesi ciddi tehditler karşısında, Nagoya’daki konferansın önceliği 2020 yılına kadar geçerli olacak bağlayıcı önlemler kararlaştırmak.

Dünyadaki biyolojik çeşitliliğin nasıl koruma altına alınacağına dair somut örnekler de mevcut. Örneğin Norveç’in Spitzbergen buzul bölgesinde oluşturulan yer altı ambarlarında dünyanın dört bir yanından getirilen tahıl tohumları saklanıyor. Bu tohumların genetik bilgilerinin deşifre edilmesi ve ileride suni yollardan çoğaltılması hedefleniyor. Bu ilginç projeye yüzden fazla ülke destek veriyor.

Tohum bankası çözüm mü?

Almanya Federal Çevre Dairesi Başkanı Jochen Flasbarth, tohum bankasının, dünyadaki biyolojik çeşitliliğin yok olmasına karşı kalıcı bir çözüm olmadığını savunuyor:

“Bu, sorunları çözebilmek için uygun bir strateji değil. Olsa olsa bilimsel araştırmalar açısından bir acil durum önlemi olarak nitelendirilebilir. Bizim amacımız sadece genetik bilgiler elde etmek değil. Aynı zamanda toprakların ve doğanın çeşitliliğini korumak istiyoruz. Nitekim bunlar sadece insanların değer verdiği güzellikler değil aynı zamanda birçok bölgenin ana geçim kaynakları. Temiz su, temiz hava ve verimli toprak gibi doğanın nimetlerinden yoksun bölgelerde en olumsuz etkilenenler hep yoksul insanlar oluyor. Bu nedenle genetik ürünlerin depolanmasına dair bilgiler gerçekte bu soruna bir çözüm sunmuyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Gerwald Herter / Çeviri: Gezal Acer

Editör: Murat Çelikkafa