1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Zimbabve'de kazanan hep aynı

Graham Lucas / DW31 Mart 2005

Zimbabve Devlet Başkanı 81 yaşındaki Robert Mugabe, ülkesini 25 yıldır dış dünyadan izole edilmiş, otoriter bir rejimle yönetiyor. Harare yönetimi, ABD ve Avrupa Birliği’yle diyaloğunu çoktan kesti. AB için Zimbabve insan hakları ihlallerinin had safhada olduğu bir ülkeyi, ABD için ise despotluğu sembolize ediyor. DW İngilizce Servisi Yöneticisi Graham Lucas’ın yorumu:

https://p.dw.com/p/AZxN

“Robert Mugabe, dikkafalılığı ve gerilla zamanlarından kalma sömürgecilik karşıtı düşmanca tavrı ile Zimbabve’nin dış dünyadan izole olmasına neden oldu. Eskiden özgürlük için mücadele eden Mugabe, bugün mücadelesini kendi ülkesindeki muhalefete ve beyaz sömürgeci ülkelere karşı veriyor. Mugabe, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ı Amerikan Başkanı’nın kölesi olarak tanımlamıştı.

Mugabe’nin iç politikasının ana eksenini beyazlara ait çiftlikleri yoksul siyah halkın lehine kamulaştırması oluşturuyor. Ancak bu uygulama, beklenen refahı sağlayamadı ve kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçemedi. Birçok beyaz çiftçinin topraklarından sürülmesi sonucu çiftlikler parçalandı. Ancak yoksul ve eğitimsiz siyah halk, modern tarım yöntemlerini uygulayamadı.

Enflasyonla birlikte gıda fiyatları da yükseldi. Ülkede şu anda 2 milyon kişi gıda yardımı alıyor. Mugabe’nin, Afrika’nın sosyalizm modelini geliştirmek istediği ülkesinde, eğitim ve sağlık gibi kamu hizmetleri de çöktü. Kentlerde işsizlik oranı yüksek seviyelere ulaştı. Mugabe, geçmiş yıllarda ekonomi alanında yaptığı hatalardan da bir ders çıkaramadı. Bu nedenle Mugabe, muhalefeti baskı altına alan otoriter hükümet sistemini mükemmelleştirdi.

Siyasi muhalefet özellikle demokratik değişim hareketine, Mugabe’nin güvenlik güçleri tarafından sistematik olarak baskı uygulanıyor. Muhalafet partilerinin gösteri yapması yasaklandı, üçten fazla kişinin bir araya geldiği gösteriler izne tabi tutuldu. 50 bin muhbirin, hükümeti muhalefet hakkında bilgilendirdiği söyleniyor. Geçtiğimiz yıl polis tarafından işkence yapılan 7 bin 500 vaka tespit edildi.

Mugabe bu olaylar hakkında haber yapılmaması için özgür basını da susturdu. Geçtiğimiz günlerde bağımsız “Weekly Times” gazetesi bir yıl süreyle kapatıldı. Weekly Times, geçen iki yıl içinde devlet görevlileri tarafından kapatılan dördüncü bağımsız gazete oldu. Ancak Mugabe sadece ülke içindeki basına baskı uygulamıyor. Ayrıca rejimin gözdağı vermesi sonucu birçok yabancı muhabir de ülkeyi terk etti.

Mugabe ve partisi, Zimbabve Afrika Ulusal Birliği uluslararası eleştiriler neticesinde uluslararası insan hakları kuruluşlarının ülkedeki faaliyetlerini yasayla hükümetin kontrolüne bırakarak, kuruluşların işini imkansız hale getirdi. 31 Mart’taki seçim sonuçlarının Mugabe’nin hoşuna gitmemesi durumunda, 2002 yılındaki başkanlık seçimlerinde olduğu gibi, bu seçim sonuçlarında da hile yapılması bekleniyor.

Bu kez Mugabe eleştirinin önüne set çekiyor. Bu nedenle de ABD ve Avrupa Birliği’nin seçimlere gözlemci göndermesini reddetti. Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Thabo Mbeki sayesinde seçimlere sadece Afrika’nın güneyinde gözlemciler katılacak. Mbeki, seçimlerin adil olacağına inanıyor. Kiliseler, eleştirel Güney Afrikalı Afrikalı politikacıların ve sendikacıların Zimbabve’ye girişinin engellenmesinde endişe duyuyor. Zimbabve’deki seçim sonuçlarının daha şimdiden belli olması çok acı bir durum. Çünkü kazanan hep aynı, Mugabe ve partisi.”