1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çarkoğlu: Referandum için tahmin yapmak zor

22 Şubat 2017

Siyaset bilimci Profesör Ali Çarkoğlu, kamuoyu yoklamalarına şüpheyle bakıyor. Çarkoğlu Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi ortamda, seçmenin anketörlere doğru cevaplar verip vermediğinden kuşkulu olduğunu söylüyor.

https://p.dw.com/p/2Y1Wo
Türkei Referendum zur Verfassungsreform 2010
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/T. Bozoglu

16 Nisan’da yapılacak referandum öncesinde farklı kamuoyu araştırma şirketlerinin verileri birbirinden oldukça farklı sonuçlar gösteriyor. Geçen haftalarda yayınlanan kamuoyu araştırmalarının bazılarının sonuçları şöyle: MAK Danışmanlık, Adalet ve Kalkınma Partisi’yle (AKP) Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) başını çektiği evet blokunun yüzde 59,7 oranında olduğunu söylüyor. Andy-Ar araştırma şirketi, evetlerin yüzde 55’lere ulaşabileceği görüşünde. Gezici araştırma şirketi ise Cumhuriyet Halk Partisi’yle (CHP) Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) başını çektiği hayır blokunun yüzde 51,1 oranında olduğunu belirtiyor.

Tüm araştırma şirketlerinin ortak görüşü ise kararsızların yüzde 10’lar civarında seyrettiği yönünde. Araştırma şirketleri, Kasım 2015’te yapılan seçimlerin sonuçları konusunda iyi bir sınav vermemişti. Sonuçlara en yakın verileri açıklayan şirketlerle sonuçlar arasında, en az 2 puana yakın farklar vardı.

Seçmen davranışları, kamuoyu ve parti politikaları konusundaki çalışmalarıyla tanınan siyaset bilimci Profesör Ali Çarkoğlu, referandum öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarının gerçeği ne kadar yansıttığından şüphe duyduğunu söylüyor. Koç Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi Dekanı Profesör Çarkoğlu, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Evet blokunun toplam oy oranı, 1 Kasım seçimlerine göre, yüzde 60’ın üzerinde. Ancak, kamuoyu yoklamaları evet oylarını genelde bu toplamdan daha düşük gösteriyor. Toplam oy oranlarında bir daralma mı var?

Çarkoğlu: Buradaki hesap çok basit. İhtiyacınız olan yüzde 50 artı bir. AKP seçmeni içinden ciddi bir kayış olması durumunda, bunu yeni koalisyon ortağıyla kapatmanız lazım. Esas sorun şu: Her halükarda son seçimde aldığınız oyun tamamını evetçi olarak sandığa getirmeniz çok zor. Son oy oranında bir kayıp olabilir. Bu kaybı, yüzde 10-12 gibi bir oy potansiyeli olan bir partiyle desteklemeniz lazım. Ama bu parti de size bu oranı blok halinde getiremeyecek tabii ki. Kaldı ki, Halkların Demokratik Partisi (HDP) içinde de seçmen kaybı olacak. Yüzde 3 oradan, 5 oradan geldiği zaman siz zaten yüzde 50’nin üstüne çıkmış oluyorsunuz. Eğer amaç yüzde 50’yse.

Nedir amaç?

Egemen bir parti olarak kalmanız lazım. İstediğiniz şey, yüzde 60-65 oranında oy almak. Kürt oylarından bir kesimin destek vereceğini tahmin etmek zor değil AKP için. MHP’yi de yanınıza alıyorsunuz. Bence hedeflenen oy oranı şu an için hala yüzde 60’ların üzerindedir. Eğer öyle bir şey olursa zaten, böylesine önemli bir anayasa değişikliğinin ardından meşruiyetinizi göğsünüzü gere gere savunabilirsiniz.

Hayır cephesindeki CHP yüzde 50'yi geçtiklerini söylüyor...

Bir defa şu anki araştırma sonuçlarına çok fazla güvenmemek lazım. Niye? Henüz araştırma ortamı bence yok. Ama hiçbir zaman da olmayabilir. Yani sağlıklı bir tahmin yapmaya olanak verecek bir seçim ortamı, bu referandum etrafında oluşmayabilir.

Örneğin, “Hayırcılar kim?”, Kimler hayır diyor?” böyle bir tartışma yapılıyor. Bu öyle bir şekilde yapılıyor ki, yani hayırcıysanız bunu dile getirmeniz durumunda, kimlerle aynı gruba konuluyorsunuz? En başta Fethullahçı Terör Örgütü’yle (FETÖ), sonra PKK’yla, onun dışında da DAEŞ (Irak-Şam İslam Devleti-IŞİD), vs. Söylem, “Bunlar da hayır diyor”. Bu öyle bir ortam yaratıyor ki, şimdi kaç kişi böyle üçlü bir grubun yanındaymış gibi, evine gelen bir anketöre hayır diyebilir? Aslında ben açıkçası, kamuoyu yoklamalarında hayır oylarının bu kadar yüksek olmasına da şaşırıyorum, bu nedenle.

Bazı araştırmalara göre kararsızlar, yüzde 10 civarında görünüyor...

Kararsızların bu kadar yüksek olmasına ise hiç şaşırmıyorum. Aynı şekilde, böyle bir ortamda, evetlerin içerisinde de kararsızlar var. Aslında hayır diyecek olup da, dışarıya evet diyen bir çok insanın olmasını beklerim ben böyle bir Türkiye’de. Niye? Hayır diyorsanız, bu üçlü şer ortaklığının hiçbirisiyle hiçbir alakanız olmayabilir, ama en yetkili ağızlardan onlarla aynı gruba konulursunuz.

Onun yanısıra hala Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) pek çok insan işini kaybediyor. Böyle bir durum varken, siz kalkıp hayırcı olur musunuz? Sıradan bir vatandaş buna nasıl cesaret edebilir?

O zaman araştırmalara da şüpheyle mi bakıyorsunuz?

Ben araştırmacı birisi olarak, şu anda benim elime gelen tüm sonuçlara hep şüpheyle bakıyorum. Hem hayırların yüksek olmasına şüpheyle bakıyorum, hem evetlerin ne kadarı acaba hayırcı da, evet dedi diye düşünüyorum. Bir de kararsızların hepsi yarı yarıya mı gidecek evet ve hayıra? Niye kararsız olsun evet diyecek bir kişi? Dolayısıyla eğer kararsızsa bu kişi, evete değil, hayıra kayacak diye düşünme eğilimine giriyorum.

Türkischer Politikwissenschaftler Prof. Dr. Ali Çarkoglu von der Uni Koc, İstanbul.
Prof. Dr. Ali ÇarkoğluFotoğraf: DW/K. Akyol

Evet ve hayır blokları, sahada eşit mücadele edebilecekler mi?

Zannetmiyorum. Bir çok nedeni var bunun. En başta, partilerin olanakları aynı değil. Bunu şimdi kimse dile getirmiyor ama, kampanya yapmak için yeterince bütçeleri var mı diye düşünürseniz, olmadığını herhalde görürüz. Ek olarak tabii, televizyonlara ve gazetelere olan erişim olanakları eşit değil.

Bunu artık Türkiye’de biz, maalesef normal, gündelik, sıradan gibi görüyoruz. Değil tabii ki. Hiçbir Batı ülkesinde bu sıradan bir şey olarak görülmez. Yani değişik yöntemlerle, “evetin hayrı” ve “hayırın hayırsızlığı” konusunda çok şey duyacağız bugünlerde.

Nasıl bir ortam var şu anda Türkiye’de?

Şu andaki ortam bence daha ağırlıklı olarak belirsiz. Haziran ya da Kasım 2015 seçimleri kampanyalarına bakıldığı zaman, şu anda çok daha sessiz, sakin bir ortam var. Yani DAEŞ (IŞİD) saldırıları, neredeyse bir buçuk  ayı geçti galiba, kesilmiş gibi gözüküyor. Bunlar hayırlı gelişmeler. Keza PKK ile olan silahlı mücadele boyunca pek fazla ses çıkmadı. Seçime yaklaştıkça bu durum değişir mi, değişmez mi; bu bir belirsizlik. Yani öyle umulur ki, bu ortam muhafaza edilsin. Bundan kim yararlı çıkar, kim zararlı çıkar gibi bir değerlendirme dahi, biraz ahlaksız bir değerlendirme. Bu yüzden, ben hiç öyle bir değerlendirme yapmak istemiyorum. Çünkü burada insan hayatından bahsediyoruz.

Böyle sürer mi sizce?

Olabilecek en hayırlı şey, bu ortamda devam etmesidir. Ama maalesef geçmişte gördük ki, bunu kendi yararına kullanmak isteyen pek çok çevre, Türkiye’de böyle bir operasyona girişti. Böyle şeyler Türkiye’de yaşandı. Şimdi bu önümüzdeki iki ay içerisinde ne olur tahmin etmek çok zor ama, ne olursa onun mutlaka referandumda bir tarafa bir etkisi de olur. Olmaz diyemem ama bir kazananı, bir kaybedeni olacaktır. Dolayısıyla korkarım bu hesabı yapıyor karanlık çevreler.

Koç Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ali Çarkoğlu, Eylül 2013’ten itibaren İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dekanlığını yürütüyor. 

© Deutsche Welle Türkçe

Kürşat Akyol / İstanbul