1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çevre de savaş kurbanı

Helle Jeppesen6 Kasım 2004

İnsanlar gibi çevre de savaşın yıkımından nasibini alıyor. Sivillerin, hastane binaları ve ev gibi sivil yapıların hedeflenmesi, yeni bir terim olan ”kollateral hasar”, yani yan etki çevreye verilen zarar için kullanılıyor. BM çevre kuruluşu UNEP de 6 Kasım’ı savaş sırasında çevrenin korunması günü ilan etti...

https://p.dw.com/p/Aaf3
I. Körfez Savaşı sırasında dört ila sekiz milyon varil petrol denize akmış, yeraltı sularını kirletmişti...
I. Körfez Savaşı sırasında dört ila sekiz milyon varil petrol denize akmış, yeraltı sularını kirletmişti...Fotoğraf: AP

Savaş hukuku savaşta sadece askeri hedeflere saldırılmasına izin veriyor. Günümüz savaşlarında gelişen teknoloji, akıllı bombalar, nokta atışı, şirurjik savaş gibi terimleri de beraberinde getirdi. Savaşlarda resmi söylem, sivil kayıpların en aza indirgenmesi için yapılan çalışmaları öne çıkarıyor. Sivillerin, hastane binaları ve ev gibi sivil yapıların hedeflenmesi, yeni bir terim olan ”kollateral hasar”, yani yan etki ise artık çevreye verilen zarar için kullanılıyor.

”Kollateral hasar” kavramı ilk olarak 1999’daki Kosova savaşında kullanıldı, yani askeri bir hedef vurulmaya çalışılırken isabet alan siviller ”yan etki” gibi görüldü, böylelikle savaş suçu suçlaması bertaraf edilmiş oldu. 1999 yılında Alman Dil Kurumu tarafından yılın en kötü sözü seçilen ”kollateral hasar” sadece sivil insan ve yapılar için değil, çevreye verilen hasar için de kullanılıyor.

Ancak çevreye verilen zarar, savaşın ardından geçen onyıllarda tüm savaş boyunca verilen kayıplardan daha fazlasının verilmesine yol açıyor. Zehir bulaşmış içme suyu ve toprak, ekilemeyecek hale gelmiş hektarlarca alan, savaş sona erdikten sonra ödenmeye başlayan bedellerden bazıları. BM Çevre kuruluşu UNEP’in sözcüsü Eric Falt, dünya kamuoyunun ilgisini bu tür uzun vadeli zararlara çekmenin güçlüğüne işaret ediyor. Falt, bu konunun ilk kez I. Körfez Savaşı sırasında gündeme gelebildiğini belirtiyor.

Vietnam’da kullanılan "Agent Orange"

Savaşta toprakların yakılması yeni birşey değil. Eski Romalılar da kuyulara zehir karıştırılması, ekili alanların ateşe verilerek tahrip edilmesi, ağaçların kesilmesi gibi taktikleri uyguluyorlardı. Yeni olan, doğaya karşı, dolayısıyla karşı tarafın yaşam temellerine karşı kullanılan silahlar. 1965-1973 yılları arasında Vietnam Savaşı’nda Vietkong’ların yaşam alanını tahrip etmek için yaprak dökücü Agent Orange kimyasal maddesi kullanılmıştı.

Vietnam’da böylelikle ormanlık alanın yüzde 44’ü ve ekilebilir alanların yüzde 43’ü tahrip edilmiş oldu. Bölgede günümüzde yapılan ölçümler bile dioksin oranlarının, Avrupa’daki en ağır değerin on katını bulduğunu gösteriyor. BM çevre kuruluşu olarak, çözüm yolları geliştirebilmek için her ülkede ayrı ayrı durum değerlendirmesi yaptıklarını belirten UMEP sözcüsü Eric Falt, çalışmaları ile ilgili şunları söylüyor:

”Maalesef kriz bölgelerindeki görevlerimiz giderek artıyor. Örneğin şu an BM personeli olarak ülkeye girişte yaşanan sıkıntılara rağmen Irak’ta aktif olmaya çalışıyoruz. Ayrıca kriz sonrası durumla ilgili çalışmalar için Cenevre’de bir ünite kurduk. Son yıllarda giderek büyüyen bu ünitenin çalışmaları Balkanlar, Afganistan ve Irak’taki savaşların çevreye verdiği zarara odaklanıyor.”

I. Körfez Savaşı

1991 yılında I. Körfez Savaşı’nda Irak ordusu Kuveyt’ten çekilirken petrol kaynaklarının büyük bölümünü ateşe vermiş, dört ila sekiz milyon varil petrol denize akmış, yeraltı sularını kirletmişti. Ardından geçen on ay boyunca yanan petrol kuyularının dumanı güneş yüzü göstermemiş, bölgedeki ortalama sıcaklık on derece aşağı düşmüş ve tahminlere göre kurtarılışının ardından geçen ilk bir yılda Kuveyt’te ölüm oranı yüzde 10 civarında artmıştı. Bir başka örnek, Kamboçya’daki yirmi yıllık iç savaşta savaşı finanse etmek için ağaçlar kesilmiş, ülkede ormanların yüzde 35’i yok edilmişti.

Kamboçya olsun, Vietnam, Afganistan, Kosova ya da Irak olsun, çevreye verilen zararın sonuçları genelde ancak birkaç yıl sonra hissedilmeye başlanıyor. BM, savaş ve silahlı çatışmalarda çevrenin korunması için 1976 yılında bir karar çıkarttı, 1977 yılında da bu koruma bir ek protokolle Cenevre Konvansiyonu’na dahil edildi. BM Çevre kuruluşu UNEP’in sözcüsü Eric Falt, bu iyi niyetli girişimlere rağmen hala hedeften çok uzakta olduklarını belirtiyor

"Çevre güvenliği, UNEP olarak çalışmalarımızın büyük bölümünün odaklandığı bir alan. Önümüzdeki aylarda, bu konuya gündemlerinde daha fazla yer vermeleri için hükümetlerle görüşmeler yapacağız. Bu konu şimdiye kadar ele alındı, ama parçalar halinde, bir parça bir parça. Artık bunu bir bütün olarak ele almamız gerekiyor.”