1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin - Hindistan yakınlaşması

Thomas Bartlein9 Nisan 2005

Asya gezisi çerçevesinde Çin Başbakanı Wen Jiabao, Hindistan’taki temaslarına başladı. Uzun yıllar birbirine güvensizlik duyan Çin ve Hindistan arasındaki bu yakınlaşmanın ardında ne yatıyor? Bölgedeki güç dengeleri nasıl şekillendiğine ilişkin, DW Asya Servisi’nden Thomas Bartlein’ın analizi...

https://p.dw.com/p/Aasy
Çin Başbakanı Wen Jiabao, Hindistan'da temaslarda bulunuyor...
Çin Başbakanı Wen Jiabao, Hindistan'da temaslarda bulunuyor...Fotoğraf: APTN/DW

Soğuk Savaş döneminde herşey daha açık, herkesin tuttuğu taraf belliydi. Hindistan, Sovyetler Birliği ile müttefikti. Çin ise iki ülkeyle de kanlı bıçaklıydı ve Hindistan’ın amansız düşmanı Pakistan’ı kolluyordu. Sovyetler’in bölgedeki etkisini azaltmak için BM dahi İslamabad’ın yanında yer alıyordu.

Ancak o zamandan bu zamana çok şey değişti. Şu aralar, diyalog ve işbirliği gerekli görünüyor. Sadece Hindistan ve Pakistan arasında değil, aynı zamanda Çin ve Hindistan arasındaki atmosfer de oldukça yumuşadı. Ekonomik ilişkiler geliştirilirken, iş çevreleri de eski sınır anlaşmazlıklarının çözülmesi için çaba sarf ediyor.

Bazıları bu gelişmelerden ABD’nin hoşnut olmadığını düşünüyor. En sık duyulan tez ise ABD’nin, Hindistan’ı bölgede Çin’e denk bir güç haline getirmeye çalıştığı. Ancak Ekonomi ve Politika Vakfı Güney Asya uzmanı Christian Wagner, ABD’nın şimdiye kadar bunu başaramadığını belirterek “Hindistan ve Çin’de aralarındaki ilişkileri geçtiğimiz yıllarda düzelttiler. İki ülkenin de uluslararası sistemde ortaklıkları var. İki ülke de çok kutuplu bir sistemi savunuyor ve ABD’nin olası hakimiyetine karşı” diyor.

Güney Asya Çin için önemli

Pakistan’ın Lahore bölgesinden Siyaset Bilimci Hasan Askari ise ABD’nin Asya politikasının anahtarının Çin ve Hindistan arasındaki ilişkilere dayandığını belirtiyor. Çin’in uzun vadede ABD’ye rakip olacağı ve ABD ile Çin arasında bir çatışma çıkabileceği fikrinin ortaya yayıldığına dikkat çeken Askari’nin bu konudaki öngörüsü ise şöyle:

“Bunu düşündüğümüzde, Hindistan ve Pakistan, dolayısıyla Güney Asya, Çin için önem kazanıyor. Çin ve Hindistan’ın ilişkileri iyi olursa, Hindistan bu ilişkisini korumak isteyeceği için ABD, Hindistan’ı Çin’e karşı yapılandıramaz. Çin için Pakistan ile iyi ilişkiler kurmak ise Ortadoğu’ya açılan bir geçit olması açısından önem taşıyor. Bu açıdan Güney Asya politikası ve Hindistan ve Pakistan arasındaki bir çatışmanın yokluğu Çin dış politikasına böyle hizmet ediyor.”

Bu görüşlere katılan Daily Times gazetesinin editörü gazeteci Nayam Sethi de “1996 yılında, dönemin Çin Devlet Başkanı, Pakistan’a gelmişti ve Pakistan halkına Çin gibi Hindistan’la sınır anlaşmazlıklarını çözüp ileriye bakmaları gerektiği ipucunu vermişti. Pakistan, Çin’in nasihatini dinledi ve Hindistan’a açıldı ve her konuda ilerlemeye ket vuran Keşmir sorununu artık merkezdeki konu haline getirmedi” diye konuşuyor.

ABD’nin Keşmir sorununda rolü

Hindistan ve Pakistan’ı müzakere masasına geri döndüren Çin değildi. ABD de kilit rol oynadı. Afganistan’ın yanında Keşmir sorunu nedeniyle oluşan nükleer tehdit, ABD’nin Hindistan ve Pakistan ile iyi ilişkiler kurması için şüphesiz büyük bir motivasyondu.

Bu prensipten yola çıkarak iki kutuplu yapının ardından Asya’daki uluslararası sistem işlediği görülüyor: Üçüncü bir ülkenin çıkarı yoksa, bölgesel bir güç, bir diğeriyle arasındaki sorunun üstesinde gelemez. Yoksa bu gelişmeler, Hindistan ve Pakistan veya Çin ile Hindistan’ın durup dururken birbirine güvenmesiyle sağlanmadı. Ancak tümünün birbirine ihtiyacı var, bu da bölgede daha fazla istikrar sağlanmasına neden oluyor.