1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Öğrenci tepkileri üniversiteye geri adım attırdı

6 Ocak 2020

İstanbul Üniversitesi’nde yaşanan ‘yemekhane’ tartışmasında kazanan üniversiteliler oldu. Rektörlük uygulamayı durdurduğunu, yemekhanede eski sisteme dönüleceğini duyurdu. Ancak öğrenciler yaşam zorluklarından dertli.

https://p.dw.com/p/3Vn5j
Fotoğraf: DW/S. Ocak

Yeni yılın ilk günüyle birlikte 88 bin öğrencisi bulunan İstanbul Üniversitesi’nde büyük bir gerginlik başladı. Üniversite yönetimi, bütçe sorunları nedeniyle bir dizi karar aldı. Normalde öğrenciler okulda üç öğün indirimli yemek yiyebiliyordu. Her bir öğünün fiyatı 3,5 TL’ydi. Yeni alınan kararla kahvaltı kaldırıldı. Öğünlerin biri de 18 TL’ye çıkarıldı.

Yemek haklarının elinden alındığını ileri süren öğrenciler örgütlü bir mücadeleye başladı. Okulun Beyazıt’taki ana girişinde yapılan ilk eyleme polis coplu müdahalede bulundu.

Bu arada Sibel Ünli adındaki Türk Dili Edebiyatı bölümü öğrencisinin Samatya sahilinde cansız bedeni bulundu. Ünli’nin çantasından intihar mektubu çıktı. Ayrıca sosyal medya hesabından yaptığı son paylaşımlar da olayın büyük yankı bulmasına neden oldu. Ünli, Twitter’daki hesabında "Yemekhane kartımda sadece bir TL kaldı” yazmıştı. Bu paylaşımı nedeniyle Türkiye gündeminin en çok konuşulan ismi oldu Sibel Ünli.

‘İşsizliğe çare bulacak mısınız?

Bugün de (7 Ocak) Ünli için İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nde bir grup öğrenci eylem yaptı. ‘Sibel’i unutmayacağız’ pankartı açan öğrenciler basın açıklaması yaptı. “Sibel’in sıra arkadaşları, İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğrencileri olarak, hiçbir öğrencinin geçim sıkıntıları nedeniyle yalnız kalmasına izin vermeyeceğiz.” denilen açıklamada, "Yalnızlaştırılan, geleceksizleştirilen sisteme karşı dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz ve Sibel’i asla unutmayacağız. Sibel’e söz veriyoruz, geleceğimizi yakan bu sistemi yıkacağız.” ifadeleri kullanıldı.

Öğrenciler ayrıca politikacılara da seslenerek, “Gençlere gelecek vaat ediyor musunuz? İşsizliğe çare bulacak mısınız?” sorularını yöneltti. Grup sık sık “Başka Sibeller olmayacak”, “Yoksuluz çünkü zenginler var”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları attı.

Polis okul önünde geniş güvenlik önlemleri aldı. Ancak öğrencilerin Ünli eylemine bu kez herhangi bir müdahalede bulunmadı. Eyleme HDP’li vekiller Ahmet Şık, Ali Şeker, Erkan Baş da destek verdi.

İntiharı sadece ekonomik değil

Sibel Ünli’nin arkadaşlarından Özlem Özdemir, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Sibel’in ölümü sadece ekonomik nedenlere bağlı olmadığını belirtti. “Çoğumuz Sibel gibi dış görünüşümüzden dolayı ötekileştiriliyoruz. Sosyal medya üzerinden saldırıya uğruyoruz.” diyen İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü öğrencisi, "Ülkede gençler işsiz. Geleceksizleştiriliyoruz. Yıllarca okuyoruz ama iş bulup bulamama kaygısı yaşıyoruz. Sibel’in intihar etmesinin nedenlerinden biri bu.” şeklinde konuştu. Kendisinin de büyük bir gelecek kaygısı duyduğunu anlatan Özdemir, “Sibel de geleceğinden kaygılıydı. Her gün sıra arkadaşlarımız tek tek aramızdan ayrılıyoruz. Bir an önce gençlerin sorunlarına çözüm bulmaları gerekiyor” dedi.

Studenten protestieren in Istanbul
Fotoğraf: DW/S. Ocak

Bütçe kaydırıldı

İstanbul Üniversitesi (İÜ) rektörlüğü yaşanan gelişmelerin ardından dün geri adım attı. Yaptığı yazılı açıklamayla uygulamayı durdurduğunu, yemekhanede sistemin eskisi gibi olacağını açıkladı. DW Türkçe İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak’a ulaştı. Ancak Ak, danışmanı aracılığıyla yaptığı açıklamada, farklı bir yerden bütçe kaydırarak soruna çözüm bulduklarını söylemekle yetindi.

Okul yönetimi geri adım attı ancak öğrenciler ekonomik açıdan ciddi sıkıntılar içinde olmaya devam ediyor. İşletme bölümünde okuyan 2. sınıf öğrencisi Sedef Deniz, okulun yurdunda kalıyor. Ayda 550 TL ile geçinmek zorunda olduğunu anlatan Deniz, bu parayla neler yapılabildiğini şöyle özetledi: “Kriz koşullarında bana verilen bu 550 TL ile geçinmek zorundayım. Üç kardeşim var. Hepimiz okuyoruz. Ailemin verebileceği para belli. Yıl başında devlet yurtlarına yüzde 20 zam yapıldı. Yemek fiyatları da arttı. Ne kişisel bakım ürünlerine para harcayabiliyoruz ne de sosyal ve kültürel faaliyetlere. Tiyatroya gidemiyoruz. Kitap dahi alamıyoruz...”

"Bir kazanım elde ettik

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi Begüm İnanç ise yaptıkları eylemlerin umut verici olduğunu anlatıyor. “Öğrencilerle yan yana geldik. Yağmur altında dilekçeler verdik. Forumlar düzenledik. Eylemler yaptık.” diyen İnanç, bu eylemler neticesinde üniversitenin uygulamasından vazgeçtiğine dikkat çekiyor: "Bir kazanım elde ettik. Öğrencilerle birlikte hareket ederek büyük bir kamuoyu oluşturduk.”

DW Türkçe'ye konuşan Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi İsyan Öztürk de, Türkiye’de her üç gençten birinin işsizlikle boğuştuğunu hatırlatıyor: “Öğrenciler bu koşullarda burs alarak okumak zorunda. Krediye başvuruyoruz. Kredi çıkıyor. Ancak okul biter bitmez 30 bin TL’lik borçla karşı karşıya kalıyoruz. İşsiz kaldığımız için de borçları ödeyemiyoruz.” diyen Öztürk, ödeyemedikleri borçlarla ilgili yıl başında dilekçeler verdiklerini belirtiyor: "Kredi ve burs ayrımının ortadan kalkmasını istiyoruz. Krediyi ödeyebilecek öğrenci çok az. Ayrıca 550 TL bizim ihtiyaçlarımıza cevap vermiyor. Fiyatın artmasını istiyoruz.”

Yaşanan öğrenci eylemleri ve Sibel Ünli’nin intiharı ile değerlendirmede bulunan Birey ve Toplum Ruh Sağlığında İz Derneği’nden psikolog Betül Bozkurt, intiharı salt ekonomik nedenlere dayandırmanın doğru olmayacağını söylüyor. Bir araya gelerek bu sonucu doğuran, ekonomik boyutu da içeren pek çok dinamiğin söz konusu olabileceğine dikkat çeken psikolog Bozkurt, "Öte yandan, eğitimde fırsat eşitliği bu ülkenin temel meselelerinden biri. Şu günlerde, yemek hakları ya da koşulları değişen öğrencilerin değişen koşullara tepki göstermeleri, doğrudan kabul yerine çözüm için çaba göstermeleri hem umut verici hem hak kullanımı.” diyor.

Sibel Ünli'nin intiharının ardından sosyal medyada çeşitli kampanyalar başladı. Bunlardan biri de İÜ Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bahadır Erdem'in yaptığı bağıştı. Erdem, öğrenci yemekhanesine 10 bin TL bağışlayacağını açıkladı.

DW Türkçe’nin ulaştığı Erdem, İstanbul Üniversitesi’nin İstanbul'un en eski ve en köklü üniversitesi olduğunu belirterek, İstanbul gibi pahalı bir şehirde öğrencilerin okumasının gerçekten çok zor olduğunu söyledi. İÜ’nün günde üç kez ucuz yemek verdiğini, bunun da sosyal devlet olma konusunda son derece doğru bir karar olduğunu hatırlatan Erdem, yaşanan gelişmelerle ilgili şunları aktardı: “Öğrenciler haklı olarak tepki gösterdiler. Ben de bu kararı yanlış bulduğum ve öğrencilere destek olmak için sembolik olarak bir aylık maaşımı bağışladığımı söyledim. Yoksa 88 bin öğrenci için bir aylık maaş nedir ki? Sonuçta öğrenciler kararlıydı. Direndiler. Biz destek olduk. Kamuoyu da destek oldu. Bir öğrencimiz maalesef intihar etti. Üniversitenin bu kararı geri almasından dolayı teşekkür ediyorum. Bu karardan çok memnunum ama keşke bunlar olmasaydı.”

İşçilerin durumu belirsiz

İÜ yönetimi ayrıca yeni yemekhane uygulaması ile birlikte 39 taşeron işçiyi de işten atmıştı. İşten çıkarmalar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine de taşındı. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevaplaması istemiyle işten çıkarmaların nedenlerini sordu.

İşten çıkarılan adını vermek istemeyen işçilerden biri DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ben yaklaşık 10 yıldır İstanbul Üniversitesi’nde temizlik işçisi olarak çalışıyorum. Son 1,5 yıl da okulun yemekhane için iş verdiği taşeron Nimet Gıda’da çalışıyorum. Bize işten çıkarıldığımız tebliğ edildi. Gerekçe ise kahvaltının kaldırıldığı ve personel azaltımı yazıyordu. 180 kişilik kadroyu 140’a düşürmüşler. Çoğu arkadaşımızla birlikte dava açtık. Hakkımızı arayacağız.”

İstanbul Üniversitesi yeni uygulamadan vazgeçtiğini açıkladı. Ancak işten çıkarılan 39 kişinin akıbeti belirsizliğini koruyor.

Serkan Ocak

©Deutsche Welle Türkçe