1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Üzümcü: Çağın en büyük sorunu yalan

6 Haziran 2018

Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü, çağın en büyük sorununun "yalan" olduğunu söyledi. DW Türkçe'nin yayınına konuk olan Üzümcü, "Anayasanın birinci maddesi topluma alenen yalan söyleyenlerin ceza alması olmalı" dedi.

https://p.dw.com/p/2z1MN
Levent Üzümcü zu Gast bei YouTube Live Sendung Nevşin Mengü ile Bire Bir
Fotoğraf: DW

Üzümcü: Türkiye'de gerçeklikten kopma durumu var

Muhalif kimliğiyle tanınan tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü, çağın en büyük sorununun siyasilerin toplumlara alenen yalan söylemesi olduğunu belirtti. Üzümcü, "Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Amerika'nın başındaki adam da yalan söylüyor, Çin'in başındaki adam da yalan söylüyor. Oturmuşlar halklarına alenen yalan söyleyerek böyle toplumları idare ediyorlar" dedi.

DW Türkçe'nin Salı akşamı yayınlanan Nevşin Mengü ile Bire Bir programına konuk olan Üzümcü, siyasilerin toplumlara söyledikleri yalana çare olarak anayasanın birinci maddesinin bu suçu işleyenlerin ceza almasını öngören bir madde ile değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

"24 Haziran'da sandıktan çıkacak herhangi bir sonucun ülkeyi düzeltebileceğini düşünüyor mu?" sorusuna ilk olarak "Bilmiyorum" diye cevap veren Üzümcü, ardından seçimler sonucunda Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı görevinde kalması ve mecliste çoğunluğun AKP'nin elinde olmaya devam etmesi halinde "biz bu toplumun bir parçası olarak gadre uğrayacağız, yine 'tu kaka' ilan edileceğiz" cevabını verdi. Aksi bir durumun olması halinde ise Türkiye'de "bir korku imparatorluğu olmayacağını biliyorum, adaletin geleceğini biliyorum" diyen tiyatro sanatçısı, "Ama bunun olabilmesi için gerçekten insanların buna inanması lazım. Hep birlikte. Sadece seçilenin değil, seçenin de buna inanması lazım" diye konuştu.

Mevcut iktidarın "konuşulabilir olmadığını" belirten Üzümcü, bunun sebebini "burada gerçekten kopmuş olma durumu var" diyerek özetledi. Üzümcü sözlerine "Yani bu vatanın yetiştirmiş olduğu en parlak insanlara 'vatan haini' diyen bir grup insan var. Bunlar bir araya gelmişler, tahterevallinin bir ucunda duruyorlar, 'Biz kalabalığız, biz ne dersek o olur' diyorlar" diyerek devam etti.

"Gezi kırılma noktası"

Bir tiyatro sanatçısı olarak ilk ne zaman sansür baskısını hissettiği sorusunu cevaplayan Üzümcü,  bunun 2013 yazındaki Gezi Parkı protestoları sırasında olduğunu söyledi. Üzümcü, "Gezi'dir kırılma noktası. Yani Gezi'den sonra ipler tamamen koptu. Bir anda söylemler değişti, bir eşik aşıldı, bir şey kırıldı, gerçekler görüldü… Ve işte yaşadığımız ülke" dedi.

Baskının oyuncuları sadece ekranlara çıkartmama şeklinde olmadığını, yapımcıların televizyon dizilerinde rol alan oyunculara sözleşmelerinde "Siyasi açıklama yapmayacağım" diye madde imzalatıklarını söyledi. Üzümcü, "Topluma etki sağlayan insanlar, toplumun dışarıda gördüğü, beğendiği insanlar eğer siyasi görüşlerini – siyasi görüşlerini de değil, sosyolojik görüşler bunlar – bunları söyledikleri zaman işlerini kaybetme korkusuyla yaşarlarsa bundan daha büyük, etkili bir silah olabilir mi? Tanınan insanın sesini kısıyorsun, ne yaparak? Ona para vererek. Resmen rüşvet aslında bakarsan bu" dedi.

Baskı gören muhalif sanatçıların örgütlenemediğini belirten Üzümcü, bunun nedeninin de sanatçıların sayısının az olmasına ve bu kitlenin zengin olmamasına bağladı. Üzümcü, "Bugün Türkiye'de İstanbul'da bizim işimizle uğraşan toplasan bin kişidir. Bu kadardır. O insanlar da ekmek parası için çalışıyorlar. Kimi fikrini söylememeyi tercih ediyor, kimi söylüyor ama belli bir yere kadar söylüyor işleri devam edebilsin diye, kimi ise hedef gösteriliyor" diye konuştu.

"Taksim'e bakınca gördüğüm bir inat var"

Yıkılıp yerine yeni bir sanat merkezi inşa edilecek olan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ve Taksim Meydanı konusunda ne düşündüğü sorulan Üzümcü, şöyle yanıt verdi:

"Taksim'e bakınca gördüğüm bir inat var.  Birleşik Arap Emirlikleri gibi, Dubai gibi yaptılar. Her yer beton, beyaz… Güneş, gökten, yerden her yerden vuruyor. Saksıda ağaçlar var. İstanbul'un toprakları çok verimlidir. Bakma Marmara bölgedir, ama İstanbul Karadeniz'e kıyısı olan bir ildir. Burası çok yağmur alan bir yerdir, yeşili boldur. Çok da verimli, güçlü ağaçları vardır. Çok severler, 'İki, üç ağaç için vatanı sattınız' demeyi" dedi.

DW/DÇÜ,ÖA

© Deutsche Welle Türkçe