1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

01.09.2011 - Alman basınından özetler

1 Eylül 2011

1 Eylül 2011 Perşembe gününün Alman gazetelerinden seçtiğimiz yorumların konuları, Libya’nın geleceği, Suriye’deki durum, Euro’yu kurtarma girişimleri ve ABD’ndeki siyasi kriz.

https://p.dw.com/p/12RKl

Frankfurter Allgemeine Zeitung yorumunda, Libya’nın geleceğinin şekillendirilmesinde Almanya’ya düşen rolü ele alıyor:

“Libya’nın yeni muktedirleri ülkelerinde yabancı askeri birlikler istemiyorlar. Ulusal Geçiş Konseyi’nin kararı Almanya hükümetini rahatlatmış olmalı. Çünkü Berlin, gözlemci sıfatıyla da olsa Libya’ya asker gönderme ihtimalini değerlendirmek zahmetinden kurtulmuş oldu. Almanya’dan ülkenin yeniden imarına katkıda bulunması ve askeri operasyona katılmamanın bedeli istenecektir. Müttefikleri bunda ısrar edeceklerdir. Alman şirketleri de gelecekte Libya’dan bol sipariş almayı ummasın. Almanya bu oyuna başında katılsaydı, sonuç böyle olmazdı.”

Stuttgarter Zeitung Libya’daki yeni başlangıca ayırdığı yorumda şu satırlara yer veriyor:

“Avrupa, şanına gölge düşürten geçmişteki tecrübelerini telafi etmek durumunda. Akdeniz’in karşı kıyısındaki diktatörler baş tacı edilmiş, insan hakları ihlallerine göz yumulmuştu. Onlar için önemli olan Sahra Çölü’ndeki petrol ve Afrikalı mültecilerin denize açılmasının önlenmesiydi. Avrupa’nın hatalarından ders alıp, eline geçen ikinci fırsatı iyi kullanıp kullanamayacağını bekleyip göreceğiz. Geçiş kaosundan yararlanıp para kazanmanın ve eskisine benzer ortaklık anlaşmaları imzalamanın çekiciliğine bakalım dayanabilecek mi?”

Bielefeld’de yayımlanan Westfalen-Blatt gazetesi, Suriye lideri Beşar Esad’ın yanında, dizginlerini İran’ın tuttuğu Lübnan Hizbullah’ından başkasının kalmadığını belirttiği yorumunu şöyle sürdürüyor:

“Şayet ardında haince bir plan yoksa, İran yönetiminin Şam ile arasına mesafe koymaya ve isyancıları kazanmaya çalıştığı görülüyor. Beşar Esad, Moskova’dan gelen sert eleştiriyi de kulak ardı edemez. Suriye’deki muhalefet, Tahran ve Moskova’dan destek alacağını herhalde tahmin etmemişti. Esad’ın düşmanları her türlü yardıma minnettar. İran’daki rejim aniden melek kesilmiş olamaz. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad asıl kendi ülkesinde basıncın artmasını önlemek istiyor. Çünkü İran muhalefeti, Arap Müslüman kurtuluş hareketinin öncüsü durumuna gelebilir. Ama İran gençliği, hürriyet haykırışlarının kendi ülkesinde değil de sadece dışarıda duyulmasına katlanmak zorunda.”

Borç krizinin etkilerini hafifletmek için hazırlanan Euro mali istikrar fonunun Almanya hükümeti tarafından onaylanmasından sonra sıra tasarının bu ay içinde parlamentoda görüşülüp yasalaştırılmasına geldi. Muhalefet partilerinin fon harcamalarında daha fazla söz sahibi talebini Rheinische Post gazetesi şöyle yorumluyor:

“Euro kurtarma paketine ne kadar para yatırılacağı ve bu paranın nerede kullanılacağında parlamentonun daha fazla söz sahibi olmak istemesi normal karşılanmalı. Diğer Euro ülkelerinin kredi ihtiyacı için paketlenen devlet kefalet fonunda Almanya’ya 211 milyar euroluk pay düşüyor ki, bu rakam Almanya bütçesinin üçte ikisine tekabül ediyor. Garanti edilen miktarın tamamen kullanılması durumunda Almanya’nın borçları astronomik boyutlara varır. Yapılan değişikliklerde Avrupa Para Fonu’na dönüşen istikrar mekanizmasının çapı Uluslararası Para Fonu’nu bile gölgede bırakıyor. Euro mali istikrar fonu bundan böyle aynı zamanda banka da kurtaracak ve gerektiği takdirde borçlu ülkelerin devlet tahvillerini de satın alacak. Fon, siyasi nüfuz kazanma açısından ilginç bir araç haline gelecek. Parlamento bu enstrüman üzerinde kontrol sahibi olayım derken bıçak sırtında hareket ettiğini aklından çıkarmamalı. Parlamento fon üzerinden Almanya hükümetini dizginlediği takdirde finans piyasaları ikna olmaz. Oysa amaç, finans piyasalarının baskısını azaltmak olmalıydı.”

Düsseldorf’ta yayımlanan Handelsblatt gazetesinin Amerika Birleşik Devletleri'nin durumunu konu alan satırlarıyla basın özetlerine son veriyoruz:

“Barack Obama, tıpkı 2008’de başkan seçilirken yaptığı gibi büyük riske girmekten korkmamalı. Ama Obama özgüvenini kaybetmiş gibi pasif davranıyor ve muhtemelen, danışmanlarının hata yapmaması için verdikleri tavsiyelere uyduğu takdirde 2012’de yeniden seçilebileceğini düşünüyor. Bunda başarılı da olabilir. Çünkü, seçim çıkarları için ülkeyi feda etmeyi göze alan Cumhuriyetçi rakiplerinin seçilmeye layık olmadıkları görülüyor. Obama 2010’da, ‘bir dönemliğine iyi, iki dönemliğine ise vasat bir başkan olurum’, demişti. Bu sözleri hatırlamasında yarar var.”

 


© Deutsche Welle Türkçe


Derleyen: A. Günaltay

Editör: Nihat Halıcı